"Cerbezenin tavr-ı acibi; zaman ve mekânda müteferrik şeyleri toplar, bir yapar. O siyah perde ile her şeyi temaşa eder." ifadesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Nur Külliyatı'nda cerbezenin, “kuvve-i akliyenin ifrat mertebesi” olduğu ifade edilerek şu tarif getirilir:
“Hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekaya mâlik” olmak.(1)
"Cerbezeci bir insan, zaman ve mekânda müteferrik şeyleri toplar, bir yapar. O siyah perde ile her şeyi temaşa eder.”(2)
Üstad'ın bu ifadeleri, bazıların hacılara sıkça çatmasını hatırlatır. Burada da bir cerbeze söz konusudur. İnsan kuldur, hata yapabilir.
Ama bu hatayı yapan hacı ise hata, her nedense, doğrudan bütün hacıların hanesine yazılır. Bütün hacıların işledikleri hatalar aynı hanede toplânır ve sonunda büyük bir hata kümesi ortaya çıkar. İşte, denilir, bütün bu hataları işleyenler hep hacılardır.
Bu gibi sözleri dinleyen şahıs düşünemez ki, bu hatalar farklı şahıslardan sudur etmiştir ve bunları alt alta koyup toplamanın mantıkî bir yönü yoktur. Bu mantığa göre, bütün insanların işledikleri cinayetlerin, yaptıkları hataların, ettikleri zulümlerin tamamını toplayıp “insanlığı” itham etmek gerekmez mi?
Yine Nur Külliyatı'ndan cerbezeyle ilgili bir cümle:
“Cerbezenin şe’ni, bir seyyieyi sünbüllendirerek hasenata galib etmektir.”(3)
Cerbezeci insan, bir müminden bir tek kötülük görmüşse, bunu çoğaltır, büyütür ve onun bütün iyiliklerini bu tek kötülükle örtmek ister. Bu da bir cerbezedir ve büyük bir zulümdür. Üstad'ın bu ifadeleri cerbezeyi ne de güzel tarif ediyor:
"S - O sâil-i meçhul, tekrar der: Cerbeze nedir?"
"C - Müteferrik büyük işlerde yalnız kusurları görmek cerbezeliktir; aldanır ve aldatır. Cerbezenin şe’ni, bir seyyieyi sümbüllendirerek hasenata galip etmektir. (Haşiye : Çirkin emirler, çirkin şeylerle tasvir edilir. Gelecek temsillerde kusura bakma.)"
"Meselâ, bir aşiretin her bir ferdi bir günde attığı balgamı, cerbeze ile, vehmen tayy-ı mekân ederek, birden bir şahısta o muhassalı temsil edip, başka efradı ona kıyas ederek, o nazar ile baksa..."
"Veyahut bir sene zarfında birisinden gelen râyiha-i keriheyi, cerbeze ile tayy-ı zaman ederek, bir dakika-i vâhidede, o şahs-ı hazırda sudurunu tasavvur etse, acaba evvelki adam ne derece mustakzer, ikinci adam ne derece müteaffin... Hatta, hayal gözünü kapasa, vehim dahi burnunu tutsa, mağaralarından kaçsalar, akıl onları tevbih etmeye hakkı olmayacaktır."
"İşte, şu cerbezenin tavr-ı acîbi, zaman ve mekânda müteferrik şeyleri toplar, bir yapar. O siyah perde ile herşeyi temaşa eder. Hakikaten, cerbeze, envaiyle garaibin makinesidir."(4)
Dipnotlar:
(1) bk. İşaratü’l-İ’caz, Fatiha Suresi Tefsiri.
(2) bk. Münazarat.
(3) bk. Tuluat
(4) bk. age.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Cerbezenin en baskın yönü hataları olduğundan fazla büyüterek doğruya galip getirmek şeklindedir. Bu durumda yapılacak şey birisinin hatasını düşündüğümüzde iyi ve doğru yönlerini de akla getirelim ki cerbezeye düşmekten kurtulalım. Denge ancak böyle sağlanabiliyor.
Allah insanları mahşerde iyilik kötülük dengesine göre yargılayacak bir kusura bakıp ona hemen ceza vermeyecek. Biz de insanları, sistemleri yargılarken daima iyi ve kötü dengesine göre yargılamamız gerekiyor. İyiliği kötülüğünden fazla olanları iyi, kötülüğü iyiliğinden fazla olanları da kötü bilmeliyiz. Bu şekilde davranır ve yargılarsak cerbezeye düşmekten kurtulmuş oluruz. Üstadımız cerbezenin tarif ve ilacını şu şekilde izah ediyor:
İkinci umde: Nazar-ı tenkitle, bir cerbeze ile, binler mehasin içinde, nazarlarında hatîat tevehhüm edilen on beş-yirmi nokta ile bütün o mehasini setrettirecek ve hükümden iskat edecek ve yalnız o, on beş-yirmi nokta ona hedef-i maksud olduğunu ithamkârâne ileri süren garazkâr mücbirlerin ve vehhamların mahiyetini bu hikâye ile izah ediyorum.
Bir zaman, cerbezeli bir padişah, adalet niyetiyle çok zulmediyormuş. Bir muhakkik âlim ona demiş: "Ey hakim! Sen, raiyetine adalet namıyla zulüm ediyorsun. Çünkü tenkitkârane cerbezeli nazarın, zamanen müteferrik kusuratı birden toplar, bir zamanda tasavvur edip, sahibini şiddetli bir cezaya çarpıyorsun. Hem, bir kavmin müteferrik efradında vücuda gelen kusuratı, o tenkitkâr cerbezeli nazarında topluyorsun. Sonra o perde ile, o taifenin herbir ferdine karşı bir nefret, bir hiddet size gelir; haksız olarak onları vurursun. Evet, senin bir sene zarfında attığın tükürük, bir günde senden çıkmış bulunsa, içinde boğulacaksın. Müteferrik zamanda istimal ettiğin sulfato gibi acı ilâçları bir günde birkaç kişi istimal etse, hepsini de öldürebilir. İşte, aynı bunun gibi, mehasinin ortalarında bulunmasıyla, ara sıra vuku bulan kusuratı setretmek lâzım gelirken, sen, raiyetine karşı kusuratı izale eden mehasini düşünmeden, cerbezeli nazarınla müteferrik kusuratı toplayıp, ağır ceza veriyorsun. İşte o padişah, o muhakkik âlimin ikazatıyla, adalet namına yaptığı zulümden kurtuldu." Tarihçe-i Hayat - Eskişehir Hayatı