"Çocuklar ve serseriler gibi, büyük makamlarda bulunan insanlar ve mesture hanımlar dahi o cazibeye kapılıp hakikî vazifelerini tatil ederek iştirak ediyorlar." Hanımlar; ruh mu, akıl mı, sır mı?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem nasıl ki bir cazibedar sefihane ve sarhoşane şâşaalı bir eğlence bulunsa, çocuklar ve serseriler gibi, büyük makamlarda bulunan insanlar ve mesture hanımlar dahi o cazibeye kapılıp hakikî vazifelerini tatil ederek iştirak ediyorlar. Öyle de, bu asırda hayat-ı insaniye, hususan hayat-ı içtimaiyesi öyle dehşetli, fakat cazibeli ve elîm, fakat meraklı bir vaziyet almış ki, insanın ulvî latifelerini ve kalb ve aklını nefs-i emmaresinin arkasına düşürüp pervane gibi o fitne ateşlerine düşürttürüyor."
Akıl, kalb, ruh ve vicdan gibi latifeler, mesture hanımlar teşbihine dâhildirler, denilebilir. Çünkü kalb Allah’ın evidir, bu eve başkaları giremez, girmemelidir.
"Kalpler ancak Allah'ın zikriyle tatmin olur." (Rad, 13/ 28)
Âyetinde de ihtar ve ikaz edildiği gibi, insanın ruhunu, kalbini ve aklını tatmin edip doyuracak tek mâşuk, tek ma’bud Allah’tır.
Hazret-i İbrahim (as) gibi; “La uhibbül âfilin) deyip, mecazî şeylerden ruhumuzu ve kalbimizi arındırıp kurtarmalıyız. Ruh ancak o zaman saadete erişir ve mutmain olur.
Edebli ve mesture bir kadının, çocuklara ve serserilere katılarak sefih işlere girmesi nasıl ayıp ve yakışıksız ise, kâmil bir insanın kalb, akıl ve ruhunu boş ve abes işlerle meşgul etmesi, mecazî aşkların peşine düşmesi de aynı derecede ayıp ve yakışıksızdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü