"Hırs-ı hayat ve hıfzı ve zevk-i hayat ve aşkı taşıyan ve fıtrat-ı insaniyede derc edilen bir cihaz-ı insaniye, çok esbabla yaralanmış, sair letâifi kendiyle meşgul edip..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Ben bundan çok hayret ediyordum. Bugünlerde ihtar edildi ki, nasıl bir uzv-u insanî hastalansa, yaralansa, sair âzâ vazifelerini kısmen bırakıp onun imdadına koşar. Öyle de hırs-ı hayat ve hıfzı ve zevk-i hayat ve aşkı taşıyan ve fıtrat-ı insaniyede derc edilen bir cihaz-ı insaniye, çok esbapla yaralanmış, sair letâifi kendiyle meşgul edip sukut ettirmeye başlamış; vazife-i hakikiyelerini onlara unutturmaya çalışıyor."(1)
Hayat; kâinatın en büyük neticesi, hülasası, en güzel meyvesi ve en mühim ve en geniş aynasıdır. Tabiri caiz ise, Allah, adeta bütün plan ve programını hayat sayfasının üzerine inşa etmiş. Meselâ; Allah’ın ekseri isim ve sıfatları hayat tahtası üstünde tecelli ve tezahür ediyor. Adeta bütün isim ve sıfatlar hayattan kaynayıp geliyor. İnsanın hayatı, bu hayatlar içinde en ihatalı, en şuurlu ve en küllî olanıdır. Hatta insanı insan yapan hayattır. İnsan hayat sayesinde Allah’ın bütün isimlerine ayna olabiliyor. Hayatın külliyeti ve gayesi, hayatla tezahür eden isim ve sıfatların ilan ve izhar edilmesidir.
Hayatın bu ehemmiyetinden dolayı, onun korunması ve yayılması için Allah hayatın içine ziyade bir aşk, hırs ve zevk katmış. Ama hayata karşı verilen bu hırs, aşk ve zevk hayatın yüksek gayelerine hizmet etmek içindir. Yoksa hayvan gibi sadece zevk etmek için değildir.
Bu asır maddeci ve inkârcı bir asır olduğu için, hayatın içine konulmuş bu zevkleri sadece süfli ve maddî cihetine sevk edip yönlendiriyor. Dolayısı ile hayata biçilmiş yüksek ve ulvî gayeler söndürülüp, yerine süfli ve hayvanî bir gaye getirilmiş.
Meselâ, hayat için maişet bir vasıta iken, (çünkü geçim olmadan hayat devam edemez) onu esas maksat haline getirip, rızık peşinde koşar ve ibadetlerini ihmal eder. Hâlbuki hayat da hayata lazım olan maişet de ibadet için insana verilmiştir. Yani hayatın asıl gayesi, iman ve ibadet iken, hayatın bizzat kendisi haline getirilmiştir. Bu da insanın asıl gayesinden uzaklaştırıyor.
Yemek ve içindeki lezzet hayata, hayat da ibadete hizmet etmek lazım gelirken, bu asrın süfli mefkûresi ile yemek ve lezzet bizzat ibadet yerine ihdas edilir hale gelmiştir.
Yine uyumak, hayatın devamı için lezzetli bir dinlenme vesilesidir, ama sabah namazına kalkmayacak şekilde olursa, büyük bir zarardır.
Hayatın devamı için verilen hırs, hıfz, zevk ve aşk hayatla tezahür ettirilecek yüksek ve ulvî gayeler içindir. Yoksa bizatihi hayatın kendisi için değildir.
(1) bk. Kastamonu Lahikası, (70. Mektup).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
buradaki bircihazı insaniye nedir
Yaşama hırsı, hayatı koruma duygusu ve hayattan zevk alma aşk ve dürtüsünden oluşan bir durum cihaz-ı insani olarak ifade ediliyor. Yoksa bu üç durumu içine alan tek bir duygudan tek bir cihazdan bahsedilmiyor.
Bu dönemde insanlar dünya hayatına öyle bir hırs ve aşk ile bağlanmışlar ki asli vazifeleri olan ibadet ve ubudiyeti ihmal ediyorlar bütün enerji ve dikkatlerini dünya hayatına sarf ediyorlar.
Oysa Allah insana verdiği bütün duygu, kabiliyet, cihaz ve latifeleri kısacık dünya hayatının hıfzı, aşkı ve hırsı için değil ebedi ahireti kazanmak ve ibadet için vermiştir. İnsanların büyük bir kısmı yolunu şaşırarak dünya hayatına hırs ve aşk ile sarılıyorlar.