"Çünkü hüsn-i zâtî, kubh-u zâtîye inkılâp eder. İnkılâb-ı hakâik ise muhaldir." ifadesini açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Güzel-çirkin, hayır-şer, iyi-kötü gibi şeyler ışık ve karanlık gibi birbirine zıttırlar, hakiki manada bir yerde içtima edemezler, birlikte bunamazlar. Bir şey hem güzel hem çirkin, hem büyük hem küçük, hem iyi hem kötü olamaz. Bu durum Mantıkta; "İki zıt bir yerde içtima etmez" şeklinde ifade edilir.
Eğer ahiret olmazsa şu âlemdeki bütün güzellikler, hayırlar, iyilikler zıtlarına inkılab etmiş olur. Zira ahiret olmazsa şu âlemde gördüğümüz hikmetler abesiyete, güzellikler çirkinliklere dönüşür. O zaman var olmanın bir mânası kalmaz. Bu dünyaya gelmek hayatın gayesi olamaz.
Şayet ahiret olmaz ve büyük mahkeme kurulmazsa, zalimlerin yaptıkları yanına kalacak, mazlum da hakkını alamadan dünyadan göçüp gidecektir. Bu iki çirkin hal Allah’ın nihayetsiz adâlet ve rahmetine yakışmayacağına göre, mutlaka bir hesap günü olacaktır.
Sonsuz hikmeti, eserleri ile sabit olan Allah’ın, ahiret yurdunu kurmayıp, insanları yokluk ve hiçlik kuyusuna atması, Hakîm ismi ve hikmetle bağdaşmaz. Yani Hakîm ismi ve hikmet mânası ahiret yurdunun kurulmasını iktiza edip istiyor.
Beka duygusunu verip, bu duyguyu tatmin edecek ahireti icad etmemek de Allah’ın sonsuz hikmeti ile bağdaşmaz. Öyle ise Hakîm ismi ahireti gerektirir, denilebilir.
Netice olarak, kâinattaki hikmet, adalet, lütuf ve şefkat, ahiretin vücudunu kat’î bir zaruret ile istiyorlar ve o ebediyet yurdunda daha mükemmel ve devamlı olarak tecelli edeceklerdir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar