"Nuranî âlemlere giden yol kabirden geçer ve en büyük saadetler büyük ve acı felâketlerin neticesidir." Neden böyledir, izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Cenab-ı Hak bir hadis-i kudside şöyle buyurur:

“İzzetime yemin olsun ki, ben kuluma ne iki korkuyu, ne de iki emniyeti veririm. Eğer (kulum) dünyada benden emin (korkusuz) olarak hareket ederse, ben onu kıyamet günü korkuturum. Şayet (kulum) bu dünyada benden korkarsa, ben onu kıyamet günüde emin (korkusuz) kılarım.”(1)

Bu hadis-i kudsiden de açıkça anlaşıldığı gibi, Allah saadetleri meşakkat ve sıkıntılar içerisinde gizlemiştir. "Her külfetin nimeti, her nimetin de külfeti vardır" ifadesi de bu hakikatten mülhemdir. Üstad Hazretleri bu hakikati şöyle ifade etmektedir:

"Çünkü, nuranî âlemlere giden yol kabirden geçer ve en büyük saadetler büyük ve acı felâketlerin neticesidir. Meselâ, Hazret-i Yusuf, Mısır azizliği gibi bir saadete, ancak kardeşleri tarafından atıldığı kuyu ve Zeliha’nın iftirası üzerine konulduğu hapis yoluyla nâil olmuştur. Ve kezâ, rahm-ı mâderden dünyaya gelen çocuk, mâhut tünelde çektiği sıkıcı, ezici zahmet neticesinde dünya saadetine nâil oluyor."(2)

Cenab-ı Hakk’ın lütuf ve keremi, af ve mağfireti, kullarının sabır, sadakat, ihlâs, metanet ve teslimiyetine göre tecelli eder, ona göre mükâfatlandırır. Kimi kullar sıfat-ı cemâl, kimisi de sıfat-ı celâl altında terbiye ve imtihan olurlar. Cenab-ı Hak sevdiği kulunu ağır bela ve musibetlerle ve hastalıklarla imtihan eder.

"Her şey zıddıyla bilinir" kaidesince; açlık olmazsa tokluk, soğuk olmazsa sıcak, gece olmazsa gündüz, hastalık olmazsa sıhhatin kıymeti bilinmez ve lezzet vermez. Bu sebepten ötürü Allah, kâinatta her şeyi zıddı ile yaratmıştır. Zıtların çarpışmasına da sayısız güzellik ve hikmetler takmıştır. Bunun en büyük ve esas hikmeti ise, ilâhî isim ve sıfatların tecellisi, kemal ve cemalinin anlaşılmasıdır. Şayet bu zıtlar olmasa idi, insan ilâhî isim ve sıfatların cemal ve kemalini ve onların sayısız hikmetlerini idrak edemeyecekti.

Mesela, hastalık olmasa idi ne Şafi ismini anlamak mümkün olurdu ne de sıhhatin kıymeti anlaşılırdı. Şafi isminin illeti hastalıktır. Hastalıklar olmadan bu isim ne bilinir, ne görünür ne de anlaşılırdı.

Diğer bir husus, bu dünya insanın terakki ve kemalatı için mücadele ve mücahede meydanı olarak tayin edilmiştir. Mücadele de zıtların çarpışması ile olur; bu yüzden nerden bakarsak bakalım, zıtların olması ve çarpışması ilâhî hikmetin gereğidir.

Cenab-ı Hakk’ın öyle muameleleri vardır ki, görünürde şerdir, fakat hakikatte büyük bir lütuftur. Gök gürültüsü ve şimşeğin ardından rahmet dökülür. Bir anne çektiği büyük sancı sonunda evlat sahibi olur. Toprak altında parçalanan bir çekirdek koca bir ağacı netice verir. Damakların yarılmasından dolayı acı çeken çocuk inci gibi dişlere kavuşur.

Dipnotlar:

(1) bk. İbn Hibban, Sahihu İbn Hibban, 2/406; Bezzar, Müsned, 14/342; Beyhaki, Şuabu’l-İman, 2/223; İbnu’l-Mübarek, ez-Zuhd, 1/50.
(2) bk. Lem'alar, Yirmi Dokuzuncu Lem'a, İkinci Bab.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 3.367
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

omrc07
En büyük felaketten kurtulmak bile karşılığında bir mükafat olmasa bile en büyük bir saadettir.Çünkü sabır vakti bitmiştir.Bu vakitten sonra en ufak bir mükafat da verilse en büyük lezzet olur.Zevali elem lezzet kaidesine bakar bu cümle.Cenabı Hakkın celal ve cemal isimleri sırasıyla tecelli eder dünyada.O yüzden mümin kahrı lutfu vahid bilmeli.Sabır vakti sabır,şükür vakti şükür etmeli ki tüm ömrü ibadet olsun.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...