"Eğer o nuranî nokta-i istinada dayanmazlarsa, ehl-i akılca muhal ve bâtıl olan binler devirler ve teselsüller lâzım gelecek..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Bir şehirdeki milyonlarca telefonların hepsi bir merkeze ve bir santrala bağlı olduğu için kolay bir şekilde çalışabiliyorlar. Şayet bu telefonların merkezle olan bağları koparılsa hiçbirisi çalışmaz ve bir işe yaramazlar. Milyonlarca telefon ile merkezi santral arasındaki bağ kayyumiyet oluyor.
Tabiri caiz ise kâinat bir şehir, içindeki sayısız varlıklar da birer telefon cihazı gibi… Onları sevk ve idare eden ise Allah’ın sonsuz kudreti ve kayyumiyetidir. Şayet Allah kâinattan sonsuz kudretini ve kayyumuyetini bir an çekse, her şey helak olur.
Burada, mevcudatın keyfiyat ve ahvali hakkında ileri sürülen bütün batıl fikirleri temsilen devir ve teselsül nazara verilmiş bulunuyor.
Bu vesile ile sorularlarisale sitemizde yer alan bir yazıyı aşağıda takdim ediyoruz:
Devir, “dönme ve aktarma” gibi mânâlara gelir. Teselsül ise “birbirine bağlı olma, bir silsile meydana getirme,” demektir. Bu kelimeler, kelâm ilminde, Allah’ın varlığını ispat için başvurulan iki ayrı metodun isimleridir.
Devirde, bir şeyin bir başka şeyi yapması, o yapılan şeyin de dönüp kendisini yapan şeyi yapması söz konusu edilir. Kelâm âlimleri bunun muhal olduğunu izah ve ispat etmişlerdir. Teselsülde ise bir şey silsile hâlinde tâ ilk atasına kadar götürülür ve o ilk atanın mutlaka bir yaratıcısı olması gerektiği ve onu yaratan kim ise bütün torunların da yine O’nun mahlûku olacakları ifade edilir.
Bu konu meşhur “yumurta ve tavuk misâli” ile güzelce açıklanır. Biz de aynı misâl ile her iki meseleyi açıklamaya çalışalım.
Meselâ: “Yumurtayı kim yaptı?” diye sorulduğunda, farazî olarak, “tavuk” diye cevap veriliyor. Peki tavuğu kim yaptı diye sorulduğunda onu da yumurta yaptı, zira tavuk yumurtadan çıkıyor deniliyor. Buna göre, tavuğu devreden çıkardığınızda yumurta yumurtayı yapmış oluyor. Bu ise bir şeyin kendi kendini yapması demek olur. Bu muhâldir ve mânasızdır. Aynı şey tavuk için de söylenebilir. Yumurtalar devre dışı bırakıldığında tavuk tavuğu yapmış oluyor.
Teselsülde ise, “Tavuğu kim yaptı?” denildiğinde, yine farazî olarak, bu işi yumurtanın yaptığı söylenir. Sonra, “yumurtayı kim yaptı?” denildiğinde, onu da önceki tavuğun yaptığı ifade edilir. O tavuğu bir önceki yumurtanın, onu da daha önceki tavuğun yaptığı farz edilerek, böylece bir silsile hâlinde tâ ilk tavuğa yahut ilk yumurtaya kadar varılır. Mahlûkat, ezelî olmadığına göre, bu iş sonsuza kadar uzayamaz; bir noktada durulacaktır. İşte o noktada, bir yaratıcının varlığını kabul etmek vacip olur.
Üstad Hazretleri, kelâm âlimlerinin takip ettikleri bu yolların, doğru olmakla birlikte, çok uzun olduğuna, bazı arızalarla yolda kalma tehlikesinin söz konusu olabileceğine işaret ederek şöyle buyurur:
“... mümkinat, birbirini icad edip teselsül edemez. Yahut o onu, o da onu icad edip devir suretinde dahi olamaz. Öyle ise bir Vâcib-ül Vücud vardır ki, bunları icad ediyor. ...
“....Esbab, teselsülün berahini ile âlemin nihayetinde kesilmesinden ise, her şeyde Hâlık-ı Külli Şey’e has sikkeyi göstermek daha kat’î, daha kolaydır.”
Bu yol, hiçbir varlığın yaratılışını ne devir, ne de teselsül yoluyla bir başka varlığa vermez; “Her şeyi yaratan ve terbiye eden ancak Allah’tır.” der. "Meyveyi kim yarattı?" denildiğinde cevap, “Allah yarattı.” şeklinde gelir. Ve ağacın meyve yapamayacağı, onun ancak bir sebep olduğu nazara verilir.
Bilindiği gibi, bir şeyin var edilmesinde ilk şart, iradedir. İlim ve kudret yerinde olsa bile, irade edilmedikçe bir şey ortaya çıkmaz. Ağacın, meyve vermeyi irade edemeyeceği açıktır. O hâlde o meyveler ağacın malı değildir, ağacın meyve vermesini irade eden ve onu “bir meyve fabrikası” olarak terbiye eden ancak Allah’tır. Nitekim biz de başımızdaki saçların teşekkülüne sahip çıkmıyor ve “Saçım uzamış!..” demekle bunu çok güzel ifade etmiş oluyoruz.
İradeyi kudret takip eder ve kudretin bu icraatı, başta ilim ve hikmet olmak üzere, nice ilâhî hakikatlerle desteklenir. Meyveyi yapan, öncelikle meyve yapmayı bilecektir, sonra insanları ve onların meyveye olan ihtiyaçlarını bilecektir, insanlara merhamet edecektir. Bütün bunların kuru bir ağaca isnat edilmesi mümkün olmadığından, ne devir, ne de teselsül yoluna girmeksizin doğrudan doğruya meyveyi Allah’ın yaptığı, yarattığı söylenir.
Misâlimize dönecek olursak, “Yumurtayı kim yarattı?” sorusunun da “Tavuğu kim yarattı?” sorusunun da cevabı aynıdır: Allah. Tavuğun iç âleminde, mükemmel bir fabrika çalıştırılmış ve bu ilâhî tezgâhta yumurta dokunmuştur. Öte yandan tavuğun bütün plân ve programı o yumurtaya yerleştirilmiş ve belli bir ısı seviyesi ve yine belli bir zaman sebep kılınarak ondan tavuk yaratılmıştır. Bu kudret mucizesinin yaratılışı, ne o yumurtaya, ne de sözünü ettiğimiz ısıya ve zamana verilebilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü