"Ehl-i fikir ve nazar"dan maksat kimlerdir? Bu zevatın kati burhanlar ile hak telakki ettikleri efkârları birbirine nasıl tezat teşkil ediyor?
Değerli Kardeşimiz;
“Ehl-i fikir ve nazar” ifadesi, tefekkür ehli olan bütün insanları ihata etmekle birlikte, daha çok, kelam âlimleri ve asfiya-yı muhakkikîn için kullanılır. Yani Allah’ın veli kullarından büyük kısmı kalp ayağıyla sülûk ederken, insanları irşatla manen vazifeli büyük zatlar hem kalben seyrü sülûklarını tamamlayıp hakkalyakîn imana ererler, hem de ilmen çok terakki ederek hakikatleri her grup insana izah ve ispat makamına çıkarlar.
Kelam âlimleri arasındaki fikir ayrılıkları, içtihad farklılığına benzer. Aynı hakikate farklı yönleriyle nazar eden kimselerin fikirlerinde bazı ayrılıklar görülse de bunlar teferruattadır; esasta bir ayrılık düşünülemez.
Müçtehitlerin aynı ayet ve hadislere farklı izahlar getirmeleri ve bunun neticesi olarak da birbirinden ayrı fetvalar vermeleri bunun en güzel misalidir. Onların bu farklı görüşlerine uyan her insan, hakikat üzeredir. Zira o kişinin niyeti Allah’a en güzel ve doğru şekilde ibadet etmektir. Kendisi ayet ve hadislerden bunu istihraç etme gücüne sahip olmadığı için, müçtehidlere ve âlimlere tabi olmuştur.
Farklı içtihatlara uyan iki kişinin her ikisinin de amelleri makbuldür; her ikisi de hakikat üzeredirler. Zira arz ettiğimiz gibi, her ikisinin de niyeti Rabbinin rızasına ermek, amelini onun razı olduğu şekilde icra etmektir. Allah, kişinin kalbine nazar ettiği için, bu halis niyetler her ikisinin de amellerini makbul kılar.
Hangi mezhep imamının içtihadı hakikate daha uygun olursa olsun, bu, kişilerin amellerinin makbuliyetine tesir etmez. Nitekim içtihad edenin isabet ettiğinde iki sevap, etmediğinde ise bir sevap alacağı ifade edilmiştir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü