"Bütün eşya bir tek zâta verilse, bu kâinatın icadı ve tedbiri, bir ağaç kadar kolay ve bir ağacın halkı ve inşası, bir meyve kadar suhuletli ve bir baharın ibdâı ve idaresi, bir çiçek kadar âsân..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“Bir adamdan birkaç şeyin sudûru, birkaç adamdan bir şeyin sudûrundan daha ehvendir.” (Mesnevi-i Nuriye)
Bir adamın üç cümle yazması, üç adamın bir cümle yazmalarından çok daha kolaydır. Zaten şuursuz ve iradesiz olan sebepler bir araya gelerek istişare suretinde bir yazı yazmaya, meselâ, bir arı yapmaya karar veremezler. Ama o mahlûkları birer sebep ve vasıta olarak yaratan Allah, onların eliyle bir arıyı gayet kolay yaratır; annede bebek, ağaçta meyve yarattığı gibi.
Maahaza, vâhidin kesrete yaptığı vaziyet ve maslahatı, kesret çok meşakkatlerden sonra yapabilir.
Meselâ, bir kumandanın pek çok neferlere verdiği intizam vaziyeti o neferlere verilse, suhuletle yapamazlar. Bir kişinin çok şeyleri idare etmesi, çok kişilerin bir şeyi idare etmesinden daha kolaydır. Bir komutanın, bir bölük askeri sevk ve idare etmesi çok kolaydır ama bir askerin idaresini iki komutana vermek çok zordur.
Bu sebeple ordular bölüklere, taburlara ve kıtalara ayrılmış, hepsinin başına bir komutan tayin edilmiştir. Şayet her bölüğün veya taburun başına aynı rütbeye sahip birden fazla komutan tayin edilmiş olsa idi, o ordunun tedbir ve idaresi mümkün olmazdı.
İşte kâinat da muhtelif bölüklerden meydana gelen muazzam bir ordu gibidir. Bu ordunun tek bir kumandanı, tedbir ve idarecisi Allah’tır. Şayet -hâşâ- birden fazla İlah olmuş olsa idi, kâinatın tedbir ve idare edilmesi mümkün olmaz, her şey fesada giderdi.
Üstelik Allah’ın sonsuz ilmi, mutlak iradesi ve nihayetsiz kudreti, izzet ve azameti ikinci bir ilahın varlığına müsaade etmez. Aynı sonsuz sıfatların iki zatta bulunması akıl ve mantık açısından da muhaldir.
Allah’ın kudreti sonsuz olduğu için, mertebe ve derecelerden münezzehtir. Yani Allah’ın sonsuz kudreti karşısında bir ağacı yaratmak ile bütün kâinatı yaratmak müsavidir. Derece ve makam, kuvveti sınırlı olan şeylerde olur. Ama sonsuz kudret karşısında bir çiçeği yaratmakla baharı yaratmak arasında bir fark yoktur.
"Bir baharı halk etmek, bir çiçek kadar Ona kolaydır. Cenneti halk etmek, bir bahar kadar O’na rahattır." (20. Söz)
Şualar’da geçen şu kaideyi de hatırlayalım:
“Bir şey zâtî olsa, onun zıddı o zâta ârız olamaz.”
Allah’ın kudreti Zât’ındandır; onun için bu kudretin zıddı olan acz o kudrete giremez. Bir baharı yaratmakla bir çiçeği yaratmak arasında az bir fark olsa kudrete acz girmiş olur, bu ise muhaldir.
Bizim için on kilo ile on beş kiloyu kaldırmak arasında fark oluyor. Zira bizim kudretimiz zâtımızdan değil. Biz Allah’ın ihsan ettiği bir güçle işlerimizi görüyoruz. Ve bizim her şeyimiz sınırlı olduğu gibi, kuvvetimiz de sınırlı. Allah’ın kudreti ise sonsuz. Sonsuz için az ile çok, büyükle küçük, çiçekle bahar, baharla cennet fark etmez; hepsi aynı kolaylıkla icad edilir.
Ve yine Allah’ın kudreti muhit, yani her şeyi ihata etmiş. O muhit kudret için azla çoğun hiçbir farkı yoktur. Mesela, hava bütün yeryüzünü ihata ettiği için bir kişinin nefes almasıyla bütün insanların nefes alması arasında hava için bir kolaylık veya güçlük düşünülmez. Güneş için de bir kişiyi aydınlatmakla milyonları aydınlatmak arasında fark olmaz. Allah’ın bu aciz ve cansız varlıkları, O’nun ihsanıyla böyle küllî işleri külfetsiz yaparlarsa, elbette bütün mevcudatın Hâlık’ı olan Allah bütün varlık âlemini bir tek zerre gibi kolaylıkla sevk ve idare edebilir.
Eğer her şeyin tedbir ve iradesi kudreti sonsuz olan Allah’a verilmezse, her bir zerrede, Vâcibü’l-Vücudun sıfatlarını farz etmek lâzım geliyor. Çünkü nakıştaki kemal, san’attaki hüsün, o sıfatları ister. Hem şirketi kabul etmeyen vücub hakkında, gayr-ı mütenahi şeriklerin farzı lâzımdır. Hem her bir zerrenin, bütün zerrelere hem hâkim-i mutlak, hem mahkûm-u mutlak olması lâzım geliyor. Çünkü nizam ve intizam öyle ister. Hem her bir zerrede, ihatalı bir şuur, tam bir ilim lâzımdır. Çünkü zerreler arasında tesanüd ve muvazene vardır. Bu tesanüd ve muvazene ise ilimle olur.
Yine, bir zerre hem ezelî hem ebedî hem de sonsuz ilim sahibi olacak. Aynı zamanda hem cahil, kayıtlı hem de her yerde bulunacak. Bir şey ya ilim sahibidir, ya da cahildir. Aynı anda iki sıfatı taşıması muhaldir. Elmanın vücudunda çalışan sayısız zerreler vazife bakımından birbirleri ile müsavidirler. Öyle ise birbirlerine ilah olmaları, aynı zamanda birbirlerine köle olmaları, aklın kabul edebileceği bir şey değildir. Yani zerre, hem mutlak bir mânada kayıtsız hem de kayıtlı olacak. Bunlar aklen mümkün ve caiz olmayan şeylerdir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü