"Bir sinek ile arzın ihyası, bir ağaç ile semâvâtın îcâdı, bir zerre ile güneşin yaratılışı Vâcibü’l-Vücûd'a nisbetle mütesâvidir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“Bir zerre ile güneşin yaratılışının Vâcibü'l-Vücûd'a nisbetle” müsavi olmaları bu dersin temel konusu olduğu gibi, bu hakikati idrak etmenin de anahtarı “nisbet” kelimesiyle verilmiş oluyor. Yâni, bu gibi ulvî hakikatleri düşünürken, meseleyi kendi cüz’î ilmimizi, kudretimizi, irademizi ölçü almak yerine, o hâdiseleri Vâcibü'l-Vücûd'a nisbet ederek düşüneceğiz. Biz mahlûkuz ve mümkiniz, bütün sıfatlarımız sınırlı; sonradan yaratılmışız ve her şeyimiz geçici. Anlamaya çabaladığımız icraatlar ve hâdiseler de bizim gibi mahlûk ve mümkün grubuna giriyorlar. Vacibi mümküne kıyas ettiğimizde zorluklarla karşılaşıyoruz. Halbuki meseleleri o sonsuz kudrete, o mutlak iradeye nisbet ederek düşünsek anlamamız çok kolay olacak.
Güneş misalini bu konuya tatbik edersek; bir küçük ayna kendindeki cüz’î ışığa bakıyor, sonra bütün aynaları hayal ediyor, güneşi hiç nazara almadan o ışıkların sanki kendiliğinden olduklarını vehmederek, bu kadar çok aynanın bir anda, birlikte ve gayet kolay aydınlanmasını aklına sığıştıramıyor. Ama bunların tamamının aynı güneşten ışık aldıklarını, birinin diğerine mâni olmadığını, güneşin ışık vermesinde az ile çoğun, büyükle küçüğün fark etmediğini düşünse meseleyi çok rahat kavrayacaktır.
Üstad Hazretleri bu meseleyi Yirminci Mektubun “Ve hüve alâ külli şeyin kadîr” bahsinin “Mahiyetinin mübayeneti ile adem-i takayyüd”şıkkında çok harika bir şekilde izah ediyor. Güneşin mahiyeti aynalardaki tecellilerden farklı olduğundan, o tecellilerde gayet kolay icraat yapabiliyor.
Allah, "Vâcibü'l-Vücûd"dur, bütün varlık âleminin vücûdu ise “mümkin vücuttur”. Ve Vacib, mümkinde gayet kolay tasarruf eder.
Vâcibü'l-Vücûd'a nisbetle az ile çoğun, zerre ile şemsin yaratılması arasında bir fark olmadığı gözle görünüyor.
“Cenneti hâlk etmek, bir bahar kadar kolaydır. Bir baharı icad etmek, bir çiçek kadar rahattır.”(1)
Bu hakikatin birinci şıkkını gözümüzle görüyoruz. İkinci şıkka da imanın nuruyla bakmak gerekiyor.
Üstad Hazretleri bir ağaçta üç tane haşir nümûnesi görüldüğünü nazara veriyor: Yapraklar, çiçekler ve meyveler. Çiçekleri misal alarak düşünelim:
Bahar geldiğinden bir ağacın bütün çiçekleri sırayla değil birlikte açarlar. Bir tek çiçeğin açmasıyla yüzlerce çiçeğin açması arasında kolaylık yahut zorluk yönünden bir fark yoktur. Âyet-i kerîmede “Kezâlikelhuruc” buyuruluyor, bizim hurucumuzun, yâni mahşer meydanına birlikte ve bir anda çıkışımızın da böyle olacağı haber veriliyor.
(1) bk. Mektubat, İkinci Makam, Onuncu Kelime.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü