"Enâniyetten tecerrüd edemedikleri için, ifrat ve tefrit yüzünden, ulvî bir menba-ı kuvvet olan ittifakı kaybedip, ihlâs da kırılır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Evet, dünyevî ve hazır lezzet ve menfaat etrafında aşağı, kalbsiz nefisperestler samimî ittifak ve ittihad ediyorlar. Ehl-i hidayet, âhirete ait ve ileriye müteallik semerât-ı uhreviyeye ve kemâlâta, kalb ve aklın yüksek düsturlarıyla müteveccih oldukları için, esaslı bir istikamet ve tam bir ihlâs ve gayet fedakârâne bir ittihad ve ittifak olabilirken, enâniyetten tecerrüd edemedikleri için, ifrat ve tefrit yüzünden, ulvî bir menba-ı kuvvet olan ittifakı kaybedip, ihlâs da kırılır. Ve vazife-i uhreviye de zedelenir. Kolayca rıza-yı İlâhî de elde edilmez."(1)
Nefis açısından; dünya nimetleri hemen ulaşılabilir hazır şeyler iken, ahiret ve nimetleri ise uzak ve gaybi nimetlerdir. Bu yüzden, nefisperest insanlar, sadece dünyaya hasr-ı nazar edip, onun nimetlerine odaklanmıştır. Dünya menfaati için gerekirse en sevdiği dostunu ve arkadaşını da feda edebilir. Nefsin hükmettiği bir yerde menfaat, kavga ve niza hükmeder.
Ama ehl-i iman bir insan için esas olan; ebedî hayat ve onun sonsuz nimetleridir. Ahiretin nimetleri gaybî ve uzak olduğu için, nefis o kavga ve niza damarını pek işlettiremiyor. Bu yüzden, ebedî hayatı esas gaye yapan ehl-i imanın, ittifak ve ittihat edip kenetlenmesi daha kolay oluyor.
Gayesi ahiret olan müminlerin de benlik ve gurur damarları devreye girip mücadele istiyor. Belki müminler, kâfirler gibi menfaat için mücadele etmiyorlar; ama onlar da enaniyetten tam sıyrılamadıkları için ihtilafa zemin ihzar ediyorlar. Buradaki ifrat ve tefrit, müminlerin şahsî ve meslekî benlikleridir. Bir mümin; “Benim mesleğim diğer mesleklerden daha üstün ve daha faziletli”, diyerek diğer meslekleri ya itham ediyor ya da noksan görüyor. Bu da diğer meslek mensuplarının enaniyetini tahrik ettiği için, bir araya gelip temel konularda ittifak etmelerine mani oluyor. Maalesef Müslümanların ihtilafa düşmelerinde, kuvvetlerini kaybetmelerinde ifrat ve tefritin yani aşırılıkların payı çoktur.
Kimisi kendi meslek ve benliğini kâfi gördüğü için, ittifaka lüzum görmüyor, kimisi de kendine aşırı güvendiğinden dolayı “herkes benim etrafımda toplansın” diyerek ifrata gidiyor.
(1) bk. Lem'alar, Yirminci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Ehli hidayet nasıl bir iş, hizmet üzerindeler , ahirete ait ve ileriye müteallik semarat-ı uhreviye ve kemalata ait iş üzerindeler.Bu iş fakirlere yardım olabilceği gibi iman hizmeti için bir internet sitesi, bir dersane ihtiyacı ,bir okuma pragramıda olabilir.Bu hizmet esnasında ,ifrat üzerinde bir istek yada iş olabilir,benlikten teccerüt edilmediğinden yapılan istek veya iş ,diğer tefrit eden yada kalbin ve aklın yüksek düsturlarına müteveccih kişi ve kişiler tarafından uygun görülemeye bilir.çünki o işte aşırıya kaçırılarak kendinden söz etttirmek varlığını fark ettirmek istenenebilir, ifratta ise bu benim rahatım iyi bana dokunmasınlar iş vermesinler tarzında olabilir. Bu ifratla yapılan iş veya istek enaniyetten tecerrüt etmediğindendir ki o meselede ittifak edilemez , kişi hatasını anlar enaniyettinden vazgeçer, ifratını geri alırsa ittifak kazanılır inaşallah.Bu örnekler fiilerin (ifrat , tefrit, hizmet gibi)yeri değiştirilerek çogaltılabilinir.Risale i nur bu derste olduğu gibi aynı gövdede çok yönlere işaret ediyor.
"Buradaki ifrat ve tefrit, müminlerin şahsi ve mesleki benlikleridir. Bir mümin, benim mesleğim diğer mesleklerden daha üstün daha faziletli, diyerek diğer meslekleri ya itham ediyor ya da noksan görüyor. Bu da diğer meslek sahibi müminlerin ene damarını tetikliyor ve bir araya gelip temel konularda ittifak etmeyi güçleştiriyor." Demışsiniz.
Bu ifadeden sonra benim aklıma soru takildi ustad
-benim meslegim iyidir diyebilir ama sadece hak benim meslegimdir diyemez - diyor. Bunu da hesaba katinca nasil anlamaliyiz.