"Evet, olabilir, mümkündür. Fakat her mümkün vaki olmuyor. Bunun emsali var mı ki kabul edilsin? Emsali olmayan bir şeyin, yalnız imkânı ile vukuuna nasıl hükmedilebilir?" Cevabı özetler misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Mi’rac mucizesi için “Emsali var mı ki kabul edilsin?” şeklinde yapılan itiraza karşı altı misal nazara verilerek mesele akla yakınlaştırılmıştır.
1. Her zinazar yani görme duygusuna sahip her insan Neptüne veya Güneş'e, Ay'a yahut bir başka yıldıza baktığında, nazarı bir anda o gök cismine ulaşır. Mesafenin uzunluğu hiçbir mani teşkil etmez.
2. Bir ziilim, yani ilim sahibi bir insan yıldızların ötesini düşündüğünde, aklıyla bir anda o mekâna varmış gibi olur ve araştırmasını yapar.
3. Bir ziiman, yani mümin bir insan “müminin mi’racı olan namazda” bütün âlemleri gerilerde bırakarak Rabbine doğrudan hitap edebilir.
4. Şeyh-i Geylanî, İmam-ı Rabbanî gibi kurbiyet makamına erişmiş bir kâmil veli, bir nevi mi’rac olan seyrü sülûk ile manevi bir terakki yolculuğu sonunda ruhen arşa kadar uruc eder.
5. Nurdan yaratılmış melekler kesif ve maddi olmadıkları için en uzak mesafelere bir anda vardıkları gibi, yine bir anda muhtelif yerlerde de bulunabilirler.
6. Hem cennet ehli, mahşerden cennet bağlarına kısa bir zamanda urûc ediyorlar.
Bu altı delil zikredildikten sonra, şu hüküm cümlesine yer verilmiştir:
"Bütün evliyaların sultanı, umum müminlerin imamı, umum ehl-i cennetin reisi ve umum melâikenin makbulü olan Zat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) seyrü sülûküne medar bir mi’racı bulunması ve onun makamına münasip bir surette olması, ayn-ı hikmettir ve gayet makuldür ve şüphesiz vakidir." (Sözler, Otuz Birinci Söz, İkinci Esas.)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü