"Ey dünyaperest insan! Çok geniş tasavvur ettiğin senin dünyan, dar bir kabir hükmündedir..." Dördüncü Remzi özetler misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Küçük bir odanın dört tarafına aynalar konulsa, odanın içi geniş gibi bir mekân olur; hakikatte ise geniş değildir. İnsanın dünyası da bu oda gibidir. İnsanın içinde bulunduğu zaman ve mekân o kadar dardır ki, başını az bir hareket ettirse duvara çarpacaktır.
Zamanın geçmiş, gelecek ve hâl olmak üzere üç boyutu vardır. Geçmiş, zaten insanın elinden çıkıp gitmiş, onu getirmek mümkün değildir. İstikbal ise daha gelmediği için insanın mülkü sayılmaz. Öyle ise insan sadece bulunduğu zaman itibariyle vardır ki, o da bir an-ı seyyaledir. Yani insan saniyenin yüzde biri kadar bir zaman dilimi içinde sıkışıp kalmıştır.
İnsanın hakikat-i hâli bu iken, gaflet ve dalaletin sevki ile geçmiş ve geleceği tasavvur ve tahayyülü ile şimdiki zamana dâhil ettiği için, dünya hayatını geniş ve bitmeyecekmiş gibi zannediyor. Odanın duvarlarındaki aynanın insanları yanıltması gibi, geçmiş ve geleceğin şimdiki zamanda yansıması da insanları yanıltıyor.
İnsan Allah’a kul olmayı terk edip, sadece dünyaya hasr-ı nazar ederse, kendini onda hapsederse, boğulur gider.
Her sabah Güneş yeni bir gün için doğar. İnsanlar kendileri için doğan bu yeni fırsatı ya Allah’ın rızası dairesinde değerlendirerek hem dünyalarını hem ahiretlerini mamur ederler yahut o günü sadece geçici dünya menfaatlerinin peşinde koşarak geçirir ve ebedî kazançlardan mahrum kalırlar. İnsanın her yeni günü bir öncekinden farklıdır. Her gün yeni bir fırsat, yeni bir sayfa, yeni bir hayattır. İnsanın bu yeni sayfayı ibadetle ve helal dairesinde çalışmakla doldurması gerekiyor...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü