"Firakı hiç istemeyen ve firaktan şiddetle kaçan ve ayrılıktan titreyen ve budiyetten cehennem gibi korkan ve zevalden gayet derece nefret eden..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Firakı hiç istemeyen ve firaktan şiddetle kaçan ve ayrılıktan titreyen ve bu’diyetten cehennem gibi korkan ve zevalden gayet derece nefret eden ve visali, rahu ve canı gibi seven ve kurbiyeti cennet gibi hadsiz bir iştiyakla arzulayan aşk sıfatı, her şeydeki akrebiyet-i İlahiyenin bir cilvesine yapışmakla, firak ve bu’diyeti hiçe sayıp, lika ve visali daimî zannederek 'Lâ mevcude illâ Hû' diye, aşkın sekriyle ve o şevk-i beka ve lika ve visalin muktezasıyla, gayet zevkli bir meşreb-i hâli vahdetü’l-vücudda bulunduğunu tasavvur ederek, müthiş firaklardan kurtulmak için, o vahdetü’l-vücud meselesini melce’ ittihaz etmişler." (Lem'alar, Dokuzuncu Lem'a.)
Aşk mesleğinde firak yani ayrılık, budiyet yani sevgiliden uzak kalma, zeval yani sevdiğini kaybetme düşüncesi cehennemi bir halet iken, aynı meslekte visal yani kavuşma, kurbiyet yani sevdiğine yakın olma hâli ise cennette bulunma gibi bir durumdur.
“Lâ mevcude illâ Hû” mesleği aşk mesleği olduğu için, dünyadaki geçici ayrılıkları ve uzak kalmaları bertaraf etmek için mutlak kavuşma olan ilahi aşka sarılıyor ve mevcudatın fena ve fâni yönlerini ilahi beka ile mezc ediyorlar. Yani fâni varlıkları ve mahbupları ilahi beka rengi ile birleştirip onlara bir nevi devam katıyorlar.
İnsanlar, tarihin boyunca sevdikleri ve perestiş ettikleri şeyleri hep ölümsüzleştirmek istemişlerdir. Çünkü insanın sevdiği ve perestiş ettiği şeyler hep zeval ve fânilik girdabında kaybolduğu için, bu durum onun ruhunda ve kalbinde derin yaralar açıyor ve elim müthiş acılar veriyor. İşte insan bu yaraları tedavi etmek ve acıları dindirmek için sevdiği şeylere farklı isimler adı altında beka vermeye çalışıyor.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü