"Senin mahbubun, vaktâ gözünüzün penceresinden şua ve berk-i hüsnünü vicdanınıza ilka ederse, o aşk denilen nâr-ı mûkade birden yandırmaya başladığından, hissiyat iltihaba başlamakla, âmâl ve müyûlât dahi heyecana gelip..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Senin mahbubun, vaktâ gözünüzün penceresinden şua ve berk-i hüsnünü vicdanınıza ilka ederse, o aşk denilen nâr-ı mûkade birden yandırmaya başladığından, hissiyat iltihaba başlamakla, âmâl ve müyûlât dahi heyecana gelip birden o âmâller, üst kattaki hayalin tabanını deler. İmdat istediklerinden, o hazinetü'l-hayalde safbeste-i hareket ve mahbubun mehasinini ellerinde tutmuş veyahut onun mehasinini hatıra getirmekle tasvir eden, başkasının mehasiniyle işbâ olunmuş olan hayalât ise o âmâlin imdadına koşarlar; beraber hücum edip hayalden lisana kadar inmekle beraber, zülâl-i visale olan meyli arkalarında ve firaktan olan teellümü sağda ve tâzim ve tedip ve iştiyakı sola ve terahhum ve lûtfu iktiza eden mahbubun mehasinini önlerine ve hediye olarak medihanın gerdanını ve senanın dürlerini ellerine almakla beraber o اَلنَّارُ الْمُوقَدَةُ عَلَى الْاَفْئِدَةِ ıtlakına şayan olan o ateşi söndürmek için zülâl-i visali celb eden tavsif-i bi'l-fezâil ile arz-ı hacet ederler."(1)
Burada dış etkenlerin insanın iç aleminde nasıl bir tesir oluşturduğuna ve bu tesirin nasıl bir belagat ile ifade edilmesine misal veriliyor. Kelam içindeki telvih, telmih, remiz, delalet, tazammum gibi birçok edebi sanatlar kelama kuvvet ve vüsat katıyor.
Mesela, bir maşuk aşığın gözüne baksa, onun güzelliği ve bakışı aşığın vicdanına ateşten bir ışık gibi süzülür iner. O aşığın içindeki aşk, yakıcı bir ateş gibi aşığı yakmaya başlar ve hissiyatlarını galeyana getirir. Hissiyatlar heyecan ve galeyana gelince, aşığın aleminde ve kalbinde meyiller ve istekler oluşmaya başlar. Bu şiddetli meyil ve istekler, hayal kuvvesinin tabanını delmeye başlar, yani hayal kuvvesini harekete geçirir. Hayal kuvvesi ise maşukun hayal ve şekillerini tasvir edip dokumaya başlar.
Maşuka dair ne kadar hazine ve tasvir varsa hepsini nakşeder. Hayal kuvvesinde daha önce depolanmış tasvirlerde şu duygu ve meylin imdadına yetişip işbirliği içinde çalışırlar; buna çağrışım da denir.
Maşuka ait hayalde üretilen resim ve tasvirler aşığın diline inmeye başlarlar. Kavuşmak, aşk ateşinin soğuk suyu olmasından dolayı kavuşmaya şiddetli bir arzu oluşur. Bu arzunun tesiri ile aşık maşukuna karşı ayrılığın acısını sağa, maşukuna olan hürmet ve iştiyakı sola, maşukuna olan şefkat ve lütfü gerektiren iyilik ve güzellikleri önüne, maşukuna olan övgü ve senaları eline alarak o şiddetli aşkın ateşini söndürmek için, kavuşmayı çağıran onun faziletlerini saymak ile halini ve ihtiyaçlarını arz eder.
(1) bk. Muhakemat, İkinci Makale (Unsuru'l-Belegat), Altıncı Mesele.
İlgili ders videosu için tıklayınız:
- Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (30. Bölüm).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü