"Hakaik-ı imaniyeyi ilmelyakîn, aynelyakîn, hatta hakkalyakîn sûretinde keşf"i açar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Yakin" bir şeyin kat’îlik ve kesinlik kazanmış haline denir. Bir şeyin kat’î ve kesin olabilmesi de ancak kuvvetli delil ve ispat ile mümkündür. Bu kuvvetli delil ve ispatın da kendi arasında makamları çoktur.

İşte ilmelyakin, aynelyakin ve hakkelyakin tabirleri, bu delil ve ispatların kuvvet ve makamına işaret eden hususî birer ıstılahtırlar.

İmanın; hakka’l-yakîn, ayne’l-yakîn ve ilme’l-yakîn olmak üzere üç mertebesi vardır. Yakinin üç mertebesi de şüphesiz ve kâmil bir imanı ifade eder.

İlme’l-yakîn; bir şeyin varlığını kesin olarak ilmen bilmektir.

Ayne’l-yakîn; bir şeyin varlığını, gördüğümüz, bildiğimiz ve hissettiğimiz bir şeyin varlığı gibi kesin iman.

Hakka’l-yakîn ise bir şeyin varlığını, yaşadığımız bir hali bilmemiz derecesinde bilmektir.

İmanın bu üç mertebesinin derece ve manasına işaret eden bir misal şöyle ifade edilmiştir:

Bir tepenin arkasından bir duman yükselse, orada bir ateşin yandığını anlarız. Dumandan ateşe intikal etmemiz, ilmelyakini ifade eder.

O tepenin başına çıkıp ateşi gözümüzle görmemiz ise aynelyakini ifade eder. Bu, derece ve kuvvet bakımından öncekinden daha sağlamdır.

Ateşin yanına gidip, onun sıcaklığını hissetmemiz ise hakkelyakini ifade eder ki, bu mertebe önceki ikisinden daha sağlam ve kuvvetlidir.

Meleklerin varlığı hakkında eserler okuyup, malumat sahibi olmak ilmelyakini; melekleri görmek aynelyakini; o makama erişme ise hakkalyakini ifade eder. Abdulkadir Geylani Hazretleri üç makamı da yaşamış büyük bir evliyadır.

Hiç gitmediğiniz bir şehir düşününüz. O şehrin hangi bölgede olduğunu, nüfusunu vs. çok iyi bilmemiz ilmen bilmektir. Bu bilmemizde şek ve şüphe yoktur, o şehrin varlığını görmüş gibi inanırız.

O şehre gitmemiz aynel yakîn bilmektir. Şehrin her tarafını gezip görmemiz ise hakkal yakîn bilmektir.

Ömrümüzde hiç görmediğimiz ve yemediğimiz bir meyve düşününüz. O meyve hakkında bilgi sahibi olmamız ilmen bilmektir.

İlmen bildiğimiz o meyvenin bir manavda satıldığını görüp satın almamız, elimize alıp incelememiz aynel yakîn bilmektir. Onu yememiz tadına bakmamız ise hakkalyakîn bilmektir.

“Evet, iman-ı taklidî, çabuk şüphelere mağlup olur. Ondan çok kuvvetli ve çok geniş olan iman-ı tahkikîde pek çok meratib var. O meratiblerden ilmelyakîn mertebesi, çok burhanlarının kuvvetleriyle binler şüphelere karşı dayanır. Hâlbuki taklidî iman bir şüpheye karşı bazen mağlup olur.

Hem iman-ı tahkikînin bir mertebesi de aynelyakîn derecesidir ki, pek çok mertebeleri var. Belki esma-i İlahiye adedince tezahür dereceleri var. Bütün kâinatı bir Kur'an gibi okuyabilecek derecesine gelir. Hem bir mertebesi de hakkalyakîndir. Onun da çok mertebeleri var. Böyle imanlı zâtlara şübehat orduları hücum da etse, bir halt edemez.” (Emirdağ Lahikası, 1. Cilt)

İmanda artma ve azalma olmaz ancak imanın kuvvetli ve zayıf olması söz konusudur. İmanın keyfiyet olarak zerreden güneşe kadar dereceleri vardır. Güneş camda da tecelli eder okyanusta da.

“Mum bir ışık kaynağıdır ancak az bir rüzgâr ile sönebilir. El feneri de ışık saçar, o da pili bitince söner. Kullandığımız elektrik de bir ışıktır, sigortanın atmasıyla o da söner. İman güneş gibi olmalıdır ki, ne rüzgârla, ne de sigorta atmasıyla sönmesin.

Aynı şekilde mahiyet itibariyle bir damla da sudur, okyanus da. Peygamber Efendimizin (sav.) imanı bir okyanus ise, bir mürşidin imanı bir nehir, başka bir mü’minin ki de bir katre kadardır. İman ancak marifet, ibadet ve tefekkür ile ziyadeleşir, kuvvetlenir. İmanın zerreden güneşe kadar dereceleri vardır.

Bediüzzaman Hazretleri şöyle buyurur:

“İman, yalnız icmalî ve taklidî bir tasdike münhasır değil, bir çekirdekten tâ bir büyük hurma ağacına kadar ve eldeki ayinede görülen misalî güneşten tâ deniz yüzündeki aksine tâ güneşe kadar mertebeleri ve inkişafları olduğu gibi imanın o derece kesretli hakikatleri var ki, bin bir Esma-i İlahiyye ve sair erkân-ı imaniyenin kâinat hakikatleriyle alakadar çok hakikatleri var ki, bütün ilimlerin ve marifetin ve kemalat-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman-ı tahkikîden gelen tafsilli ve bürhanlı marifet-i kudsiyedir. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 2.944
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Adem68474
İmanı billah rüknünün üç mertebesi Nasıl izah edilir
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Allah'ın isim ve sıfatlarının tecellisini kainat üzerinde okumak ilmelyakin, isim ve sıfatları bizzat görmek aynelyakin isim ve sıfatların arkasında Zat-ı Akdesi idrak etmek ise hakkelyakin olarak değerlendirilebilir. 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...