"Keşif ve şuhud ile ilmelyakîn suretinde tasdik eden yüz yirmi dört milyon evliyanın..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Evet, nass-ı hadisle, nev-i beşerin en mümtaz şahsiyetleri olan yüz yirmi dört bin enbiyanın icmâ ve tevatürle, kısmen şuhuda ve kısmen hakkalyakine istinaden, müttefikan âhiretin vücudundan ve insanların oraya sevk edileceğinden ve bu kâinatın Hâlıkının kat'î vaad ettiği âhireti getireceğinden haber verdikleri gibi; onların verdikleri haberi keşif ve şuhud ile ilmelyakin suretinde tasdik eden yüz yirmi dört milyon evliyanın o âhiretin vücuduna şehadetleriyle,.." (1)
İmanın; hakka’l-yakîn, ayne’l-yakîn ve ilme’l-yakîn olmak üzere üç mertebesi vardır. Yakinin her üç mertebesi de şüphesiz ve kâmil bir imanı ifade eder.
Büyük zatlar, bu mertebeleri, bir hakikatin varlığına getirilen delillerin kuvvet dereceleri olarak izah etmişlerdir. Mesela, insan kalbindeki ebediyet arzusu ahiretin varlığına bir delildir. Geceden sonra sabahın gelmesi de aynı hakikatin başka bir delilidir. Yeryüzünün kışın öldükten sona baharın dirilmesi ise haşrin varlığına en kuvvetli delildir.
Mesele böyle anlaşılmasa, meleklere hakkalyakin inanmak için melek olmak gerekecektir, bu ise muhaldir.
Bu kısa açıklamadan sonra yakinin dereceleri hakkında şunları söyleyebiliriz:
İlme’l-yakîn; bir şeyin varlığını “iki kere iki dört eder” gibi kesin olarak ilmen bilmektir.
Ayne’l-yakîn; bir şeyin varlığını, gördüğümüz ve hissettiğimiz bir şeyin varlığı gibi kesin bilmektir.
Hakka’l-yakîn ise; bir şeyin varlığını, yaşadığımız bir hali bilmemiz derecesinde bilmektir.
Ömrümüzde hiç görmediğimiz ve yemediğimiz bir meyve düşününüz. O meyve hakkında bilgi sahibi olmamız ilmen bilmektir.
İlmen bildiğimiz o meyvenin bir manavda satıldığını görüp satın almamız, elimize alıp incelememiz aynel yakîn bilmektir. Onu yememiz, tadına bakmamız ise hakkalyakîn bilmektir.
(1) bk. Lem'alar, Yirmi Altıncı Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü