"Haps-i Ebedi" ve "İdam-ı Ebedi" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Nur Külliyatı’ndan On Üçüncü Söz’de, kabre girmenin, “ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âleme geçiş,” “ehl-i küfür için bir idam-ı ebedî,” “inandığı gibi yaşamayanlar için ise bir haps-i münferit” olduğu beyan edilir.
"Kabir var; hiç kimse inkâr edemez. Herkes, ister istemez oraya girecek. Ve oraya girmek için de, üç tarzda, üç yoldan başka yol yok.
• Birinci yol: O kabir, ehl-i İmân için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısıdır.
• İkinci yol: Âhireti tasdik eden, fakat sefâhet ve dalâlette gidenlere bir haps-i ebedî ve bütün dostlarından bir tecrid içinde bir haps-i münferit, yalnız başına bir hapis kapısıdır. Öyle gördüğü ve itikad ettiği; ve inandığı gibi hareket etmediği için, öyle muâmele görecek.
• Üçüncü yol: Âhirete inanmayan ehl-i inkâr ve dalâlet için bir idâm-ı ebedî kapısı, yani hem kendisini, hem bütün sevdiklerini idâm edecek bir darağacıdır. Öyle bildiği için, cezası olarak aynını görecek. Bu iki şık bedihîdir, delil istemiyor, göz ile görünür." (1)
Yukarıda geçen, "Öyle gördüğü ve itikad ettiği; ve inandığı gibi hareket etmediği için, öyle muâmele görecek" cümlesi ile " Öyle bildiği için, cezası olarak aynını görecek" cümlesinden de anlaşıldığı gibi, idam-ı ebedî ve haps-i ebedî, hakikatte olduğu için değil, onlar öyle itikat ettikleri için, Allah, onlara o zanlarına göre muamele etmiş olacak. Zira bir hadis-i kudside "Ben kulumun zannı üzereyim" buyrulmaktadır.
Kâfir, ebediyyen yok olacağına inanıyor, o itikadının gereği olarak daha dünyada iken ebedî yokluğun ızdırabınıi cezasını ve acısını daha dünyada iken, ruhunda ve vicdanında yaşıyor ve yaşayacak demektir.
Bu dünyada küfür içinde yaşayan ve kabre imansız olarak göçen bir insanın âkıbeti “idam-ı ebedî”dir. Yani artık o, ebediyen cennet yüzü göremeyecek, saadet yurduna adım atamayacaktır.
Küfür üzere ölen bir kimsenin cehennemde ebediyen kalacağı İlâhî Ferman’da açıkça haber veriliğine göre, ölümün ehl-i küfür için bir idam-ı ebedî oluşunu, “inanmayan bir kimsenin ebediyen yok olacağı” şeklinde anlamak mümkün değildir.
O hâlde, ebedî idamı nasıl yorumlamak gerekiyor?
İdam ve hapis... Suçlulara verilen iki ceza çeşidi.
Hapis de ikiye ayrılıyor: Birinde diğer mahpuslarla görüşmek ve konuşmak mümkün. Aynı koğuşta birlikte kalınıyor; bahçeye birlikte çıkılıyor.
Diğerinde ise bir koğuşta tek başına, hiç kimseyle görüşmeden yaşanıyor. Bu “haps-i münferitte” bir dert ortağı olmaksızın ömür sürülüyor; bir bakıma, hapis içinde hapis.
Bununla birlikte böyle bir şahsın tek tesellisi, bir gün bu azaptan kurtulup dostlarına kavuşma ümididir. İdamda bu yol kapalıdır. İdam edilecek kimse artık yuvasına dönemeyecek ve bütün sevdiklerini bir daha göremeyecektir.
Bu dünyada küfür içinde yaşayan ve kabre imansız olarak göçen bir insanın akıbeti “idam-ı ebedî”dir. Yani artık o, ebediyen cennet yüzü göremeyecek, saadet yurduna adım atamayacaktır.
İman eden fakat imanın gereği gibi yaşamayan, farzları yapmayan, büyük günahları serbestçe işleyen gafil ve günahkârlar, kabre iman ile göçmüşlerse, günahları sevaplarından fazla olduğu için cehenneme giren bir insan, cezasını çektikten sonra yine cennete gidecek ve o saadet menzilinde dostlarıyla beraber olabilecektir. Günahkâr müminler her ne kadar kabirde ve cehennemde azap görecek olsalar da, kabre imanla göçmeleri şartıyla, kâfirler gibi ebedî cehennemde kalmayacaklar.
Haps-i münferid; tek kişilik ceza yeri, yani hücre hapsi demektir; insanın kabir zindanında tek başına azap çekmesi mânâsındadır. Allah, inandığı halde, inandığı gibi yaşamayanlara bu cezayı takdir etmiştir.
(1) bk. Sözler, On Üçüncü Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü