"Haşir ve neşirlerin ekserîsinde, iade edilen emsal aralarındaki misliyet o kadar ayniyete karibdir ki, hemen hemen, dirilen evvelkinin ne aynı ve ne gayrıdır denilebilir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Ayniyet, bir şeyin veya şahsın aynı yani bizzat kendisi olma halidir. Misliyet ise, bir şeyin ya da şahsın benzeri ve misli olması yani benzerlik demektir.
Bahar mevsiminde yaratılan her şey bir önceki bahar mevsiminde yaratılan şeylerin ne aynısı ne de gayrısıdır. Bu baharda bütün bitkiler hiçten, yoktan ve yeniden yaratılıyor. Bu ise baharda ibda ile yaratmanın başka bir tezahürüdür. Bu yazda yaratılan bütün meyve ve sebzeler, geçen baharda ve yazda yaratılanların aynı değildir. Burada misliyet vardır, ayniyet yoktur. Yani her iki baharda yaratılan elma birbirine benziyor, ama asla aynı değildir. Her baharda icad edilen bitkiler, sinekler ve birçok canlı, hiçten ve yoktan yaratılıyor. Belki bu bitki ve hayvanların esas maddeleri olan atomlar terkip ve inşa şeklinde yaratılıyorlar, ama o bitki ve hayvanların şahsiyet ve sıfatları tamamen yoktan var ediliyorlar.
Bu gibi eşyanın ayniyete yakın bir misliyet ile yaratılmaları haşri ispat etmek ve nasıl olacağını akla yaklaştırmak içindir. Allah, bir sonraki baharda ayniyete yakın bir misliyet ile bütün meyveleri yaratmakla bize; “sizi de böyle öldürüp haşrin baharında yeniden dirilteceğim” dersini veriyor.
Ayniyete yakın misliyetin hikmetine Üstadımız şu şekilde işaret etmektedir:
"Çünkü efrad arasında misliyet vardır. Ve arzın her tarafında dağınık bir surette bulunan en küçük bir nevi, 'Beni yaratabilen ancak arzı yaratandır.' söylüyor. Arza bak, ne söylüyor: Semayla aralarında alışverişi bulunduğu için, 'Beni halk edebilen, ancak mecmû-u kâinatı halk eden Zat'tır.' diyor. Çünkü aralarında tesanüt vardır."(1)
Yani misliyetin en mühim hikmeti, sanatkârın birliğine işaret etmesidir. Tabiri caiz ise, hepsi aynı kalemin yazılarıdırlar. Şayet misliyet olmazsa, her fert her açıdan farklı olmuş olsa idi, bu birliği ve tevhidi anlamamız zor olurdu. Bu sebeple Allah ayniyete yakın bir misliyet ile icad ediyor.
Yine diğer bir hikmet ise haşirde tezahür ediyor. Şöyle ki:
"Eğer onlar şuhudî bir yakîn ile haşr-i umumîyi görmek isterlerse, akıllarını da beraber bulundurmak şartıyla, yaz mevsiminde küre-i arz bahçesine girsinler. Acaba ağaç dallarından sallanan o tatlı, ballı, nazif, lâtif kudret mucizeleri, o mahlûkat-ı lâtife, evvelkisinin, yani ölüp giden semeratın aynı veya misli değil midir? Eğer insanlarda olduğu gibi o meyvelerde de vahdet-i ruhiye olmuş olsaydı, geçmiş ve gelen yeni meyveler birbirinin aynı olmaz mıydı? Fakat, ruhları olmadığı için aralarında ayniyete yakın öyle bir misliyet vardır ki, ne aynıdır ve ne de gayr keyfiyeti gösterir. Acaba semerattaki bu vaziyeti gören, haşri istib'ad edebilir mi?"(2)
Bir ferdi öldürüyor, sonra ayniyete yakın misliyet sahibi başka bir ferdi diriltiyor. Demek onu yapan ikinci dirilişi de kolayca yapar. Çünkü yaptıkları, yapacaklarının da mümkün olduğunu ispat edyor. "Allah ağacın başında bir elmayı nasıl yeniden yaratır?" deyip şüpheye düşmek akıl işi değildir. Zira her baharda o elmalarının misillerini yaratmaktadır.
Dipnotlar:
(1) bk. Mesnevî-i Nuriye, Lem'alar.
(2) bk. age., Zeylü'l-Hubâb.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü