"Hayat, bütün kâinat fabrikasının çarklarının işlemesinden hâsıl olan cami’ ve hülasa bir san’attır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Üstadımızın çeşitli yerlerde ifade ettiği gibi, hayat bu kâinattan süzülmüş bir hülasa; ruh dahi hayattan süzülmüş bir hülasadır. Yani hayat sahipleri tüm kâinatın özü olduğu gibi, ruh sahipleri de hayat sahiplerinin hülasasıdır. Şuur ve akıl sahipleri dahi, ruh sahipleri içerisinde bir öz teşkil eder.
Hayat, kâinatın hulasası ve neticesidir. Bu sebeple hayatı yaratabilmek için bütün kâinata hükmetmek gerekiyor. Yani küçücük bir çiçeği veya böceği kim yaratmış ise bütün kâinatın da onun tasarrufunda olması lazımdır. Çünkü hayatın meydana gelmesi için bütün kâinatın bir fabrika gibi muntazaman çalışması icab ediyor.
Mesela, hayat için güneş, su, hava, toprak, ateş vs. lazım... Kâinatı istila eden bu unsurlardan birisi eksik olduğunda hayat teşekkül etmez. Kâinatı bir bütün hâlinde idare edemeyen hayatı yaratamaz.
Hayat; bütün kâinat fabrikasının çarklarının işlemesinden hâsıl olan cami ve hülasa bir san’attır. Bir arının hayatının varlığı ve devamı için bütün kâinat çarklarının işlemesi ve hareket etmesi gerekir. Güneş, su, hava, toprak, elementler, hassas bir nizamla, mütenasib ve ölçülü bir şekilde beraber hareket etmeden bir canlı varlığını devam ettiremez. Bu yüzden, arının hayatının teşekkülü için bütün kâinat ve kâinattaki sebeplerin hassas ve ölçülü bir sûrette çalışması ve hareket etmesi gerekiyor. Bu sebeplerden bir tanesi vazifesini terk etse hayat teşekkül etmez.
Bu da gösteriyor ki, hayat; bütün kâinattan süzülüp gelen bir damla, bir meyve ve bir neticedir. Küçük bir arı, hayat sayesinde bütün kâinatla alâkadar olup bütün sebeplerin bir neticesi oluyor. Yani arı basit bir cüz’ iken, hayat ile bütün kâinatla alâkadar oluyor ve küllî hükmüne geçiyor; o azametli şeyler arıya yani hayata hizmet ediyor.
İşte hayatın üstünde bütün kâinatın hakkı ve hizmeti olması, nihayetsiz mühürleri ve imzaları gösteriyor. Yani hayata sahip olmak, bütün kâinata sahip olmakla mümkündür.
Demek arıya hayatı kim veriyor ise, bütün kâinatı da tedbir ve idare eden odur. Zira arı ile kâinat muttasıl ve birbiri ile sıkı bir münasebet içinde. Arı ile kâinat arasındaki her bir münasebet, Allah’ın hayat üstündeki sayısız bir mührü, bir imzası oluyor. Hayat öyle bir san’at ki, onu Allah’tan başka kimse yapamaz ve taklit edemez.
Hayatın üstündeki sayısız nakışlar ve ince işlemeler ise, hayattan kaynayan duygu ve cihazlardır. Hayat sahibi birisi, bu cihaz ve duygular sayesinde bütün kâinatla münasebet kurabiliyor.
Dağda hayat bulunmadığı için, sadece bulunduğu mekân ile alâkadardır. Ama küçücük bir arı, hayat sayesinde bütün kâinatla irtibatlıdır. Zira hayat, o kadar çok şartın bir araya toplanması ile teşekkül ediyor ki, bu şartlardan birisi sönse, hayat da söner.
Bu mâna insanda daha parlak ve daha geniş bir şekilde tecelli ediyor. İnsanın hayatının yanında şuur ve akla sahip olması, hayatının nakış ve inceliklerini daha da genişletiyor.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü