"Hayret-âlûd bir muhabbet, bekà-âlûd bir mahviyet, izzet-âlûd bir tezellül içinde Allahu ekber deyip sücuda gitmek,.." cümlesinin açıklaması nedir?
Değerli Kardeşimiz;
Üstat Hazretleri tekbir hakkında “marifetimiz haricindeki kemalat-ı kibriyasının mücmel bir ünvanıdır” buyurur. Yani, Cenab-ı Hakk’ın ne zatî kemalini, ne de şuunatının, sıfatlarının ve isimlerinin kemalini bu nakıs ve cüz’i ilmimizle anlamamız mümkün değildir.
Allah’ın sonsuz kemaldeki cemalinin mahlukat alemindeki cüzi tecellileri bile, insanı hayrete düşüren bir mükemmelliktedir. O cemale karşı insan “hayret-âlûd (hayretle karışık) bir muhabbetle” mukabele ederek secdeye kapanır. Bu secde, hayret secdesidir. Keza O’nun celaline ve azametine karşı da insan “bekà-âlûd bir mahviyet, izzet-âlûd bir tezellül içinde Allahu ekber deyip” secdeye kapanır.
Cenab-ı Hakk’ın azamet ve kibriyasına karşı insan takdir, tahsin, muhabbet, tekbir, tesbih ile mukabele eder. Kulluğu gereği olarak yerine getirdiği bu vazifelerin hepsinin ortak noktası, insanın kendi “aczini, fakrını ve naksını” idrak etmesidir.
Bu mana, namaza başlarken kıyamda durmak, yüzünü Rabbinin emrettiği yöne dönmek ve selam niyetiyle tekbir getirmekle başlar. Rükûda boyun eğmekle devam eder ve secdede yüzünü yere kapamakla zirveye ulaşır. Ve secde, kulun Rabbine en yakın olduğu makamdır. O tezellül izzet-âlûddur, yani kul bu zillet ile gerçek izzete kavuşur.
Aynı mana, “bekà-âlûd bir mahviyet”te de kendini göstermektedir. Kulun, tam bir mahviyetle kendi benliğinden, şahsî irade ve kudretinden vazgeçmesi onu ebedî bir saltanata ulaştırır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü