Helal olduğu için kesip yediğimiz hayvanlara çektirdiğimiz bu ıztırab İlâhî hikmet ve rahmetle nasıl bağdaştırılabilir? Kurban ibadetine, bazılarının karşı çıkmalarını nasıl izah edersiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsan, birçok meselede, kendi fikrini ölçü alarak değerlendirmelerde bulunur ve çoğu zaman yanılır. Mesela, meleklerin ne ile beslendiklerini, hayatlarını nasıl devam ettirdiklerini düşündüğünde, onları da sanki mideleri ve ciğerleri olan, gıdasız ve havasız yaşamaları mümkün olmayan varlıklar zanneder. Onların nurdan varlıklar olduğunu nazara almaz, kendi ruhunun da gıdaya ve havaya muhtaç olmadan varlığını sürdürdüğünü hiç düşünmez.

Aynı yanlış kıyas burada da karşımıza çıkıyor. İnsan, idama götürülen bir insanla, kesime götürülen bir hayvan arasındaki büyük farkı görmezlikten geliyor. Ben, kesimini bekleyen hayvanların aralarında sürdürdükleri ot kavgalarını çok seyretmişimdir.

Üstad Hazretleri bu konuda şu açıklamayı yapıyor:

"Hattâ kesilmek için yatırılan bir hayvan, bir şey hissetmez. Yalnız bıçak kestiği vakit hissetmek ister; fakat o his dahi gider, o elemden de kurtulur. Demek en büyük bir rahmet, bir şefkat-i İlâhiye, gaybı bildirmemektedir ve başa gelen şeyleri setretmektedir. Hususan mâsum hayvanlar hakkında daha mükemmeldir."(1)

Hayvanda akıl olmadığı için ölüm acısını hiç düşünmez. Dünyadan ayrılmak gibi bir problemi de yoktur. Sadece kesime yakın bir şeyler hisseder gibi olur.

Her nefis ölümü tadacağına göre, hayvanlar da bu kaideye dâhildirler.

Cenâb-ı Hak, sonsuz hikmetiyle hayvanlar âlemini "et ile beslenenler" ve "ot ile beslenenler" olmak üzere iki kısma ayırmıştır. Bütün hayvanlar ot yeselerdi, bütün hayvanların cenazeleri ortada kalacaktı.

İlâhî hikmet, hayvanların bir kısmını diğerlerine rızık yapmakla hem Rezzak ismini tecelli ettirmekte, hem de Kuddüs sminin tecellisiyle yeryüzünün temizliği ve nezafeti sağlanmış olmaktadır.

Konunun bir başka yönü:

Her canlının kendine mahsus tesbihi ve ibadeti vardır. Vazifesini yapan ve bu dünyadan göçme zamanı gelen bir canlıyı bir başka hayvanın parçalayıp yemesinden yahut insanların yaptığı gibi kesip yemelerinden rahatsızlık duyanlar şunu unutuyorlar:

Bir insanın bir başkası tarafından öldürülmesiyle bir hayvanın kesilip yenilmesi arasında önemli bir fark vardır. "İnsan, öldürülmeyip hayatta kalsaydı, daha fazla ibadet yapabilir, daha çok hayırları işleyebilirdi." diye düşünebiliriz. Ama hayvanlar için böyle bir terakki ve tekâmül söz konusu değil. Ancak, o hayvan kesilip yenilmekle hem Rezzak isminin tecellisine bir vesile olur, hem de bir insanın bedeninde hücre olmakla onun yapacağı ibadetlerde bir bakıma hissedar olur.

Kurban kesimine karşı çıkılmasının mantığını anlamak mümkün değildir. Zira besicilik ayrı bir sektördür ve birçok insan, geçimini bu yolla temin etmektedir. Kurbana karşı olanların besiciliğe de karşı olmaları gerekir. Mademki bu hayvanlar kesilecekler, kombinada kesilip kasaplarda satılmalarıyla, kurban olarak kesilmeleri arasında o hayvanlar için bir fark olduğu düşünülemez. O halde, burada esas olarak, hayvanlara acımak değil, kurban ibadetine karşı çıkmak söz konusu oluyor.

İnsanı ana rahminde, kuzuyu koyunun rahminde terbiye edip büyüten, her ikisine de layık oldukları organları rahmetiyle takan, onlara görme ve işitme duyguları, sindirim ve solunum sistemleri ihsan eden Allah, bu iki farklı misafirini dünyaya getirip, besleyip büyüttükten sonra, bunlardan birinin diğerine rızık olmasını dilemişse buna kim, ne hakla karşı çıkabilir?!.

Akıl nimetiyle ve yeryüzünün halifesi olmakla şereflendirilen insanın ne ağacı kesmesine, ne ata binmesine, ne arının balını yemesine, ne koyunun sütünü içmesine karışmak kimseye düşmez. Kurbana karşı çıkanların, bütün bunlara da karşı çıkmaları gerekir.

***

"Ceylan için aslan korkunç bir mahlûk, aslan için ceylan güzel bir sofra. İnsan bu iki farklı değerlendirmede ceylandan yana çıkar. Ne var ki, bunu yaparken az önce kesip pişirdiği bir tavuğu yemekle meşguldür."

***

"Kurbanların diğer hayvanlardan farklı olarak, ahirette cisimleriyle de cennette bulunacaklarına inanan bir insanın, kurbanlara acımak yerine, kurban olarak kesilmeyen hayvanlara acıması gerekir."

Her varlık, Üstad Hazretlerinin güzelce beyan ettiği gibi, kendisine verilen vücut mertebesinin hakkını eda etmekle mükelleftir.

"Meselâ madenler diyemezler: 'Niçin nebâtî olmadık?' Şekvâ edemezler; belki vücud-u madenîye mazhar oldukları için, hakları Fâtırına şükrandır."

"Nebâtat, 'Niçin hayvan olmadım?' deyip şekvâ edemez. Belki, vücut ile beraber, hayata mazhar olduğu için, hakkı şükrandır.

"Hayvan ise, 'Niçin insan olmadım?' diye şikâyet edemez. Belki, hayat ve vücut ile beraber, kıymettar bir ruh cevheri ona verildiği için, onun üstündeki hakkı, şükrandır. Ve hakeza, kıyas et."(2)

Nurlarda geçen iki önemli hakikati naklederek konuyu noktalayalım:

"Mülk sahibi mülkünde dilediği gibi tasarruf eder."(3)

"Allah’ın rahmetinden fazla rahmet edilmez."(4)

Dipnotlar:

1) bk. Şualar, On Birinci Şua, Üçüncü Mesele.

2) bk. Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektup, Birinci Makam.

3) bk. age.

4) bk. Sözler, Lemeat.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 7.273
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

muslim123
“Mülk sahibi mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.” “Allah’ın rahmetinden fazla rahmet edilmez.” ALLAHUEKBER.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...