"Hem fikr-i milliyette bir zevk-i nefsanî var, gafletkârane bir lezzet var, şeâmetli bir kuvvet var." Üstad burada "kahramanlık", "güç", "fetihleri" mi kastediyor? Bu üç duygunun menşei nedir?
Değerli Kardeşimiz;
"Fikr-i milliyet şu asırda çok ileri gitmiş. Hususan dessas Avrupa zalimleri, bunu İslamlar içinde menfi bir surette uyandırıyorlar, ta ki parçalayıp onları yutsunlar."
"Hem fikr-i milliyette bir zevk-i nefsanî var, gafletkârane bir lezzet var, şeâmetli bir kuvvet var. Onun için, şu zamanda hayat-ı içtimaiye ile meşgul olanlara 'Fikr-i milliyeti bırakınız.' denilmez. Fakat fikr-i milliyet iki kısımdır:"
"Bir kısmı menfidir, şeâmetlidir, zararlıdır. Başkasını yutmakla beslenir, diğerlerine adavetle devam eder, müteyakkız davranır." (Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Üçüncü Mesele.)
Konunun siyak ve sibakına yani öncesine ve sonrasına baktığımızda bu duyguların müsbet değil, menfi olduğu anlaşılır.
Menfi milliyetçilik fikrinde nefsanî bir lezzet var. Yani nefis kendi benliğine ve milliyetine düşkündür. Kendi nefsini tapacak kadar sevdiği gibi, kavmini de o derece sever ve perestiş eder. Bu nefsani lezzet; insanları menfi milliyetçiliğe yani ırkçılığa sürüklüyor.
Bu lezzet aynı zamanda gafletli bir lezzettir. Yani İslam’ın tasvib etmediği hatta çok şiddetli bir şekilde men ettiği zehirli bir lezzettir. Zira İslam, kavmiyetçiliği değil, din kardeşliğini esas alıyor ve onu emrediyor. Bu sebeple ırkçılık yapanların gözleri kördür; adalet ve merhametin ince ve hassas ayarını göremez. Kendi kavminden olan bir zalimi alkışlarken, başka bir ırktan olan bir masumu ve mazlumu zemmeder, hatta zulmeder ki, bu da gafletin ve cehaletin en tehlikelisi ve en koyusudur.
Bu düşünce ve lezzette aynı zaman şeametli bir kuvvet var; yani adalet ve merhametten neşet etmeyen menfi milliyetten meydana gelen güç, masumları ve diğer kavimleri ezer. Bu güç zulüm ve haksızlıkta kullanılacağı için şeametli (uğursuz ve kötü) bir güçtür.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar