"Hulul gibi batıl bir mezhebin reddine işarettir." Hulul hakkında malumat verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Hulul; kelime olarak bir şey içine girmek, dâhil olup bütünleşmek manasındadır.
Istılah olarak ise; Allah’ın -hâşâ- insan cismine girip bütünleşmesi demektir ki, bu İslam dinine göre küfür ve şirktir.
Başta Ehl-i sünnet olmak üzere, Mu‘tezile’ye ve mûtedil Şîa’ya mensub İslâm kelâmcıları; ister mutlak ister muayyen olsun, bütün şekilleriyle hulûlün İslâm itikadına aykırı olduğunda da ittifak etmişlerdir.
Allah’ın bir varlığa hulûl etmesi mümkün değildir. Zira hulûl, bir varlığa tahsis edilmeyi, başkasına muhtaç olmayı, bir yerde ve yönde bulunmayı, parçalara bölünmeyi, başka bir eşyaya bitişip onunla tek varlık haline gelmeyi, değişmeyi ve aşağı varlıklara intikal etmeyi gerektirir. Bütün bunlar, hâdis olan ve maddeden ibaret bulunan mevcutlara ait vasıflar olup hulûl eden varlığın araz, cevher veya cisim olmasını gerektirir.
Hâlbuki Allah Teâlâ vâcibü’l-vücûd, yani varlığı ezelî ve ebedîdir, mümkin veya hâdis değildir, maddeden münezzeh bir varlıktır, cevher yahut da araz olmaktan ve bunlara ait vasıflar taşımaktan münezzehtir. Hulûl O’nun zâtı gibi sıfatları hakkında da imkânsızdır. Zira sıfatların zâttan ayrılması muhaldir.(1)
"Allah Teâlâ üzerinden, gece-gündüz ve zaman geçmesi düşünülemez. Allah Teâlâ'da, hiçbir bakımdan, hiçbir değişiklik olmayacağı için, geçmişte, gelecekte, şöyledir, böyledir denemez. Allah Teâlâ, hiçbir şeye hulûl etmez ve etmemiştir." (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)
"Allah Teâlâ hiçbir şeyle birleşmez. Hiçbir şey de O'nunla birleşmez. O'na hiçbir şey hulûl etmez; O da bir şeye hulûl etmez. O'nun benzeri, eşi yoktur. Nasıl olduğu anlaşılamaz, düşünülemez." (Ahmed Fârûkî)
"İlâhın, bir cisme hulûl etmesi, imkânsızdır. Eğer ilâh cisim olsaydı, başka bir cisme de hulûl ederdi. Cisme hulûl eden şey ise, cism olur ve hulûl edince iki cismin maddeleri birbirine karışır. Bu da ilâhın parçalanmasını îcâb ettirir... Bu durum ise, Cenâb-ı Hak için muhâldir (mümkün değildir, olamaz). O hâlde, Allah Teâlâ hiçbir şeye hulûl etmemiştir." (Fahreddîn Râzî)
Allah’ın bütün varlıklara hulûl edip onlarla ittihad etmesi de mümkün değildir. Zira bu hem naslara hem de akla aykırıdır. Kur’an ve Sünnet’te böyle bir akîdeyi doğrulayacak hiçbir delil yoktur. Aksine naslarda Allah’ın zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde benzersiz olduğu ve O’nun dışındaki her şeyin yaratılmış varlıklardan ibaret bulunduğu te’vile imkân bırakmayacak bir açıklıkla ifade edilmiş, İslâm âlimleri de nasları bu çerçevede anlamışlardır. Hulûl ve ittihad telakkisi akıl ile de bağdaşmaz. Çünkü böyle bir anlayış Allah-âlem ikiliğini ortadan kaldırmakta ve aklın temel prensiplerinden biri olan ayniyetle tezat ve tenakuz teşkil etmektedir.
Ruh, emir âleminden gelen bir kanun-u İlahîdir. Emir âleminde tasarruf eden sıfat ise; Allah’ın ezelî iradesidir. Ruhun dayandığı sıfat; ezelî iradedir. Ruh mahlûk değildir, demekten maksat, ruhun istinad ettiği Allah’ın ezelî iradesi mahlûk değildir, demektir. Yoksa ruh mahlûktur. Ruhu mahlukiyetin dışında göstermek, hulul anlayışının başka bir şeklidir. Hâdis ile ezelin ittihadı muhal olduğu için, ruhu hâdislikten çıkarıp ezeliyet vererek, hulul safsatasına zemin hazırlamak istiyorlar.
İslam tarihindeki vahdet-i vücud görüşü ile hulul ya da panteizm görüşünün hiçbir alakası ve münasebeti yoktur.
Vahdet-i vücud; Allah’ın ezelî vücudunda bir istiğrak, bir fena bulma halidir.
Hulul ve panteizm, yani varlığı maddede birlemek fikri ise, madde hesabına, Allah’ın ezelî vücudunu inkâr etmek demektir.
Dolayısı ile iki görüş tamamen birbirinin zıddı ve muhalifidir.
İslam tarihinde Gulat-ı Şia (Şiilikte aşırı gidenler) denilen bazı batıl dalalet fırkaları, hulul ve panteizm görüşünü savunmuşlardır. Dolayısı ile bu dalalet fırkaları İslam dairesinin dışına da çıkmışlardır.
(1) bk. İbn Metteveyh, I, 224; Bağdâdî, Usûlü’d-dîn, s. 77-78; Hillî, s. 36; Fahreddin er-Râzî, el-Metâlibü’l-’âliye, II, 101-103.
- ALLAH'IN SIFATLARI
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü