"Herhangi bir şeyin sonu ve âhiri intizam ve güzellikçe evvelinden aşağı olmadığı gibi; zâhiri ve sûreti de san'at ve hikmetçe bâtınından güzel değildir... Binaenaleyh, Sâni-i Zülcelâl hem Evveldir, hem Âhir, hem Zahirdir, hem Bâtın..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"İ’lem Eyyühe’l-Azîz! Herhangi bir şeyin sonu ve âhiri intizam ve güzellikçe evvelinden aşağı olmadığı gibi; zâhiri ve sûreti de san'at ve hikmetçe bâtınından güzel değildir. Öyle ise, eşyanın iç yüzlerini ve nihayetlerini sahipsiz zannedip, tesadüflere havâle etme. Çiçekle, çiçekten çıkan semeredeki eser-i san'at ve hikmet; çekirdekle, çekirdekten çıkan filizin eser-i san'at ve nakşından aşağı değildir. Binaenaleyh Sâni'-i Zülcelâl hem Evvel'dir hem Âhir, hem Zâhir'dir hem Bâtın... وَ هُوَ السّمِيعُ الْعَلِيمُ "
Bu İ’lem’de, mahlûkatın sadece dış yüzlerini temaşa etmekle yetinmeyip iç yüzlerini de düşünmemiz ve yine sadece meyvelere değil çekirdeklere de nazar etmemiz ders veriliyor. Dersin sonunda Allah’ın dört ismi hatırlatılıyor; Evvel, Âhir, Zâhir ve Bâtın isimleri.
Evvel ismi Allah’ın kıdem sıfatına bakar, hem zâtının hem sıfatlarının ezelî olduğunu ders verir. Âhir ismi ise, beka sıfatına bakar ve Allah’ın ebedî olduğunu ifade eder. Zâhir ismi Allah’ın varlığının mahlûkatın varlığından daha açık ve aşikâr olduğunu, Bâtın ismi ise O’nun mukades Zât’ının hakkıyla bilinemeyeceğini ders verir.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri bir ağacın çekirdeğinin Evvel ismini, meyvesinin Âhir ismini, dış cephesinin Zâhir ismini, içinde işleyen tezgâhın ise Bâtın ismini hatırlattığını ifade eder.
Biz bir ağacın daha çok dış yüzüne ve meyvelerine bakarız. Yâni, ondaki Zâhir ve Âhir isimlerinin tecellileriyle alâkadar oluruz. Evvel ve Bâtın isimlerinin tecellileri, onlardaki harika san’atlar nazarımıza fazla ilişmez, dolayısıyla da onları fazla tefekkür etmeyiz. Üstad Hazretleri eşyanın bâtınının güzellikçe zâhirinden geri kalmadığına ehemmiyetle dikkat çekiyor ve bâtındaki harikaları düşünmeyen kişinin, bu mükemmel tezgâhları sanki tesadüfen olmuş gibi ehemmiyetsiz gördüğünü, bunun ise bir hata olduğunu hatırlatmış oluyor.
İnsanların daima simalarıyla, bedenleriyle muhatap olduğumuzdan, zamanla onların ruhlarını hiç düşünmez hale geliriz. Hâlbuki insan, esas itibariyle ruh demektir, beden onun hanesidir. Kâinatın da sadece dış yüzüne bakmakla yetinirsek, gayb âlemini, kanunlar dünyasını layıkıyla düşünmez oluruz.
(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Hubab.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü