"Herkesin, her günde, şu âlemden bir mahsus âlemi var. Hem o âlemin keyfiyeti, o adamın kalbine ve ameline tabidir." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsan tek başına ve müstakil bir varlık değildir. O her ne kadar kendisini hür ve serbest bilse de her şeyiyle kâinata bağlanmış ve adeta onun bir parçası olmuştur. Ayakları yerçekimiyle yere raptedilmiş, ciğerleri havayla sürekli içli dışlı olmuş, kulakları sesler âlemiyle temasa geçmiştir. Üstadımızın harika tespitiyle “kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesi” olan bu insan, meyvenin ağaca bağlı olması gibi bütün bir kâinata bağlanmıştır.

İşte bu insan, her ne amel işlese, bütün kâinatı da ona hizmet ettirir, yani bütün bir âlemin yardımıyla o işi icra eder. Buna göre, bir insan kendisine yardım eden bütün eşyayı yaptığı hayırlı işlere bir bakıma ortak etmiş olur ve onları bir cihetle sevindirir, memnun eder. Aksi halde, Allah’ı her an tesbih eden bu varlık âleminin hukukuna çok büyük bir tecavüz etmiş olur ve bütün mevcudatı kendinden şikâyetçi yapar.

Yine bu insan, kendi ruh âlemini hangi renkle boyarsa, o aynada tecelli eden hususi âlemini de o renk ile boyamış olur. Bu nokta, Lem’alar’da şöyle nazara verilir:

"Her insan için, bu âlemden hususi bir âlem vermiş; o âlemin rengini, o insanın itikad-ı kalbîsine göre gösteriyor. Mesela, gayet meyus ve matemli olarak ağlayan bir insan, mevcudatı ağlar ve meyus suretinde görür. Gayet sürurlu ve neşeli, müjdeli ve kemâl-i neşesinden gülen bir adam, kâinatı neşeli, güler gördüğü gibi; mütefekkirâne ve ciddi bir surette ibadet ve tesbih eden adam, mevcudatın hakikaten mevcut ve muhakkak olan ibadet ve tesbihatlarını bir derece keşfeder ve görür."

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...