"Hüsrev, münasip görmediği kısmı ta’dil, tebdil, ıslah edebilir." cümlesini nasıl anlayabiliriz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"HAŞİYE: Bundan sonraki kısmı, bütün ömrümde görmediğim dehşetli ve semli bir hastalık içinde yazılmış. Kusuratıma nazar-ı müsamaha ile bakılsın. Hüsrev, münasip görmediği kısmı tâdil, tebdil, ıslah edebilir." (Şualar, On Beşinci Şuâ)

Muazzez Üstadımız Risalelerin telifi zamanında çok ağır ve zor şartlarda hizmet ifa ettiğinden; Hüsrev Ağabey gibi muhterem talebelerine Külliyat'ta teferruata taalluk eden bazı yerlerin te’vilinde, tasvibinde, tebdilinde ve ıslahında selahiyet vermiştir. Hüsrev Ağabey’e bu izin verilse bile o, buna me'zun olmadığının farkında olan en kahraman ağabeylerimizin başında gelir. Demek başka bir hikmet olmalıdır. Buradan anladığımız; her halini Peygamber Efendimiz (asm)'ın haline birebir uyduran Üstadımızın, burada da Nur talebeleri arasındaki ittihadı temin ve tesis için bunu yaptığını söyleyebilir.

Sualde geçen Hüsrev Ağabey ile alakalı müşahede kayıtlıdır. Orada tesmim (zehirlenme) hastalık ve buna mümasil telifata zarar verecek bazı hâdisata maruz kalan Üstadımız; telifatta kusur meydana gelmesin diye, bu meselede ehil olan Hüsrev Ağabeye o şartlar sebebiyle müsaade etmiştir. Ancak bu müsaade ve selahiyet muazzez Üstadımız'ın telifat zamanına ve o ağır şartlara mahsustur.

Muazzez Üstadımız ahir ömründe Külliyat'ın tamamını bizzat kendileri gözden geçirerek tashih etmişler ve son şekli ile de bastırmışlardır. Bundan sonra tashih, ta’dil, tebdil ve ıslah vazifesi bitmiştir.

Ancak basımdan sonra izah, haşiye, tefsir cihetinde faaliyet ve çalışmalar serbesttir. Külliyat'ın ruhunu incitmeyecek, vuzuhuna kuvvet verecek şerh ve izahlar kıyamete kadar devam edecektir.

Üstad Hazretleri şöyle buyuruyor:

"Bu durus-u Kur’aniye’nin dairesi içinde olanlar, allame ve müçtehidler de olsalar, vazifeleri, ulum-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir." (29. Mektub, Altıncı Kısım, Beşinci Desise-i Şeytaniye)

"Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazan izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşâallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşr ve talim ile, belki Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci mektubları te’lif ile ve Dokuzuncu Şua’nın Dokuz Makamını tekmil ile ve Risale-i Nur'u tanzim ve tertib ve tefsir ve tashih ile devam edecek. Risale-i Nur’un samimî, hâlis şakirdlerinin heyet-i mecmuasının kuvvet-i ihlasından ve tesanüdünden süzülen ve tezahür eden bir şahs-ı manevî, bâki ve muktedir bir kuvvet-i zahrdır, bir rehberdir." (Kastamonu Lahikası)

Üstadımız bu ifadelerinde şerh ve izahın yapılabileceğini, hatta bunun bir Nur talebesinin mühim bir vazifesi olduğuna nazar-ı dikkati celbediyor ve onlara bir mesuliyet yüklüyor.

Elbette ki Nur talebelerinin içerisinde Kur’an dersinde daha ileride olanlar, mütalaa ve müzakerede daha ziyade derinlik kazananlar vardır. Bu derslerde ileri olanlar, mütalaa ve müzakere ile yeni olan kardeşlerin ve talebelerin tekmiline çalışıyor ve onlara yardımcı oluyorlar.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...