"Sonun sonunda seyyidlerden cemaat gelecek. Onların içlerinde gavs, âlim ve seyyidler olur. Hizmeti onlar alır götürürler bırakmazlar!" ifadesinin Üstad'a ait olduğu iddia edilip paylaşılıyor. Bu konuda bilgi verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad Bediüzzaman'ın Risale-i Nur Külliyatı'nda böyle bir ifade yoktur. Hatıralarında da böyle bir ifadeye rastlayamadık. Bu nedenle "Bu ifade Üstad'ındır." diye iddia edenlerin kaynağını göstermesi icab eder.
Fakat Üstad'ın buna benzer, bu manaya gelebilecek ifadeleri de vardır. Mehdinin vazifelerini anlattığı yerde bir değerlendirme yapar. Şöyle ki; :
"Üçüncü Vazifesi: İnkılabat-ı zamaniye ile çok ahkâm-ı Kur’aniyenin zedelenmesiyle ve şeriat-ı Muhammediyenin (asm) kanunları bir derece tatile uğramasıyla o zat, bütün ehl-i imanın manevî yardımlarıyla ve ittihad-ı İslâm’ın muavenetiyle ve bütün ulema ve evliyanın ve bilhassa Âl-i Beyt’in neslinden her asırda kuvvetli ve kesretli bulunan milyonlar fedakâr seyyidlerin iltihaklarıyla o vazife-i uzmayı yapmaya çalışır."(1)
Yine ahir zamanın büyük mücahidi Hz. Mehdi'nin nurani cemiyetinden şöyle bahseder:
"İkinci İşaret, yani Altıncı İşaret: Hazret-i Mehdi'nin cem'iyet-i nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid'akâranesini tamir edecek, sünnet-i seniyeyi ihya edecek; yani âlem-i İslâmiyet'te risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) inkâr niyetiyle şeriat-ı Ahmediyeyi (A.S.M.) tahribe çalışan Süfyan komitesi, Hazret-i Mehdi cem'iyetinin mu'cizekâr manevî kılıncıyla öldürülecek ve dağıtılacak."(2)
Efendimiz (a.s.m)'ın kıyamete kadar Al-i beytinin insanlığın kurtuluşunda ne kadar ehemmiyetli vazifeler icra edeceğinin ihbarını şöyle yapar:
"Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, gayb-aşina nazarıyla görmüş ki: Âl-i Beyti, Âlem-i İslâm içinde bir şecere-i nuraniye hükmüne geçecek. Âlem-i İslâmın bütün tabakatında kemalât-ı insaniye dersinde rehberlik ve mürşidlik vazifesini görecek zâtlar, ekseriyet-i mutlaka ile Âl-i Beyt'ten çıkacak."(3)
Hiçbir hanedan ve ailenin şeref noktasında Âl-i beyte yetişemediğini de şöyle açıklar:
"Dünyada mütesanid hiçbir hanedan ve mütevafık hiçbir kabîle ve münevver hiçbir cem'iyet ve cemaat yoktur ki, Âl-i Beyt'in hanedanına ve kabîlesine ve cem'iyetine ve cemaatine yetişebilsin."(4)
Seyyidler cemaati hakkında Üstad Hazretlerinin bir değerlendirmesi de şu şekildedir:
“ اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰۤى اٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلٰۤى اِبْرَاهِيمَ وَعَلٰۤى اٰلِ اِبْرَاهِيمَ فِى الْعَالَمِينَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ (Meali: “Allah'ım! Tıpkı âlemlerde İbrahim'e ve İbrahim'in âline salât ettiğin gibi, Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in âline de salât et. Muhakkak ki sen her türlü hamd ve övgüye nihayetsiz derecede lâyıksın ve şan ve şerefin her şeyden nihayetsiz derecede yüksektir.”) duası -umum ümmet, umum namazında, günde beş defa tekrar ettikleri bu dua- bilmüşahede kabul olmuştur ki, Âl-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, Âl-i İbrahim Aleyhisselâm gibi öyle bir vaziyet almış ki, umum mübarek silsilelerin başında, umum aktar ve âsârın mecmalarında o nuranî zatlar kumandanlık ediyorlar.(HAŞİYE) Ve öyle bir kesrettedirler ki, o kumandanların mecmuu, muazzam bir ordu teşkil ediyorlar."
"Eğer maddî şekle girse ve bir tesanütle bir fırka vaziyetini alsalar, İslâmiyet dinini milliyet-i mukaddese hükmünde rabıta-i ittifak ve intibah yapsalar, hiçbir milletin ordusu onlara karşı dayanamaz. İşte, o pek kesretli o muktedir ordu, Âl-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır ve Hazret-i Mehdînin en has ordusudur."
"Evet, bugün tarih-i âlemde hiçbir nesil, şecere ile ve senetlerle ve an'ane ile birbirine muttasıl ve en yüksek şeref ve âli hasep ve asil neseple mümtaz hiçbir nesil yoktur ki, Âl-i Beyt'ten gelen seyyidler nesli kadar kuvvetli ve ehemmiyetli bulunsun. Eski zamandan beri bütün ehl-i hakikatin fırkaları başında onlar ve ehl-i kemâlin namdar reisleri yine onlardır. Şimdi de kemiyeten milyonları geçen bir nesl-i mübarektir. Mütenebbih ve kalbleri imanlı ve muhabbet-i Nebevî ile dolu ve cihandeğer şeref-i intisabıyla serfirazdırlar.
"Böyle bir cemaat-i azîme içindeki mukaddes kuvveti tehyiç edecek ve uyandıracak hâdisât-ı azîme vücuda geliyor. Elbette o kuvvet-i azîmedeki bir hamiyet-i âliye feveran edecek ve Hazret-i Mehdî başına geçip tarik-i hak ve hakikate sevk edecek. Böyle olmak ve böyle olmasını, bu kıştan sonra baharın gelmesi gibi, âdetullahtan ve rahmet-i İlâhiyeden bekleriz ve beklemekte haklıyız."
"HAŞİYE: Hattâ onlardan bir tanesi olan Seyyid Ahmed es-Sünûsî, milyonlar müride kumandanlık ediyor. Seyyid İdris gibi diğer bir zat, yüz binden fazla Müslümanlara kumandanlık ediyor. Seyyid Yahyâ gibi bir başka seyyid, yüz binler adamlara emirlik ediyor, ve hâkezâ... Bu seyyitler kabilesinin efradlarında böyle zâhirî kahramanlar çok olduğu gibi, Seyyid Abdülkadir-i Geylânî, Seyyid Ebu'l-Hasen-i Şâzelî, Seyyid Ahmed-i Bedevî gibi mânevî kahramanların kahramanları dahi varlarmış."(5)
Netice: Hadislerden öğrenildiğine göre ahir zamanda hz. Mehdi hem maddi hem de manevi çok fütuhata vesile olacaktır. İslam'ın inkişafına vesile olacaktır. Hz. Mehdi'nin en büyük kuvveti de seyyidler cemaati olacaktır. Bu noktada herkes kendi şeyhini, üstadını ve mürşidini vazifeli görebilir. Bunda bir beis yoktur. Yeter ki bu anlamdaki itikadı taşıyanlar diğerlerini dışlamasın, küçümsemesin ve tahkir etmesin. Bir grup İslam'a sağlam çalışsa, ama ahir zamanın vazifelisi olan Hz. Mehdi'nin doğrudan cemaatine de bağlı değilse bile yine ahir zamanın mücahidi ünvanını alması ilahi rahmetin şanındandır. Bu anlamda kendini bilmesi ve ona göre davranması aşkını ve şevkini artırmaya vesile olur.
Dipnotlar:
(1) bk. Emirdağ Lahikası-1, 205. Mektup.
(2) bk. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Yedinci Kısım.
(3) bk. Lem'alar, Dördüncü Lem'a.
(4) bk. Şualar, Beşinci Şua.
(5) bk. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Yedinci Kısım.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü