Dağlarla ilgili Risale-i Nur'da geçen hikmetler ve tefekkür için manalar nelerdir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Dağlar, ister mahiyetiyle ister şekliyle ister bulunduğu yerle ilgili sayısız hikmete ve faydaya medar olmuşlardır. İnsanoğlunun ve birçok canlının ilk evi ve yurdu olmuşlardır.

Dağlar, insanın zor zamanlarda sığındığı ve korunduğu yerlerdir. İnsanlar dağ başlarında kurduğu kalelerle, burçlarla daima kendini güvende hissetmiştir. Yecüc ve mecüc gibi istilacı ve garet-ger kavimlere engel olmuştur.

Dağlar ile tarlalara, yollara, nehirlere bir intizam ve nizam vermiştir. Allah'ın izniyle zarar vermeden ve taşmadan nehirleri denize sevk etmiştir. Dağlardan açılan tünellerle bizi kısa yoldan selametle hedefimize ulaştırmıştır. Daha aklımıza ve hatırımıza gelmeyen binler hikmete ve faydaya vesile olmuşlardır.

Risale-i Nur'da ise tesbit edebildiğimiz şu mana ve hikmetleri hülasa olarak tefekkür için nazara verebiliriz ;

1. Yekpare muazzam taşlardan meydana gelen dağların parçalanmasıyla toprağın meydana gelmesi... Bir ibadet vaziyetinde kuud / oturuşta durması...

"'Taleb-i Rü'yet' hadisesinde, meşhur dağın tecelli ile parçalanması ve taşlarının dağılması gibi; umum rûy-i zeminde aslı sudan incimad etmiş âdeta yekpare taşlardan ibaret olan ekser dağların zelzele veya bazı hadisat-ı arziye suretinde tecelliyat-ı celaliye ile o dağların yüksek zirvelerinden o haşyet verici tecelliyat-ı celaliyenin zuhuruyla taşlar parçalanarak, bir kısmı ufalanıp toprağa kalbolup, nebatata menşe' olur."

"Diğer bir kısmı taş kalarak, yuvarlanıp derelere, ovalara dağılıp, sekene-i zeminin meskeni gibi birçok işlerinde hizmetkârlık ederek ve mahfî bazı hikem ve menafi' için kudret ve hikmet-i İlahiyeye secde-i itaat ederek, desatir-i hikmet-i Sübhaniyeye emirber şeklini alıyorlar."(1)

2. Bir acaibü'l-mahlukat mahiyetini gösteren dağların, kulakları hükmünde olan mağaralar vasıtasıyla aks-i sada ile tesbih etmeleri... Ayrıca müekkel melekleri ile 40 binler lisanlarla, ağızlarla şuur ile tesbih etmeleri...

"... Cenab-ı Hak, Hazret-i Davud Aleyhisselâm'ın tesbihatına öyle bir kuvvet ve yüksek bir ses ve hoş bir eda vermiştir ki: Dağları vecde getirip birer muazzam fonoğraf misillü ve birer insan gibi bir serzâkirin etrafında ufkî halka tutup; bir daire olarak tesbihat ediyorlardı."

(...)

"Madem insanın bir kumandanı, dağları sekenelerinin lisanıyla mecazî olarak konuşturur.
Elbette Cenab-ı Hakk'ın haşmetli bir kumandanı, hakikî olarak konuşturur, tesbihat yaptırır.
Bununla beraber her cebelin bir şahs-ı manevîsi bulunduğunu ve ona münasib birer tesbih ve birer ibadeti olduğunu, eski Sözlerde beyan etmişiz."

(...)

Demek her dağ, insanların lisanıyla aks-i sadâ sırrıyla tesbihat yaptıkları gibi, kendi elsine-i mahsusalarıyla dahi Hâlık-ı Zülcelal'e tesbihatları vardır."(2)

3. Dağın elbisesi olan intizamlı bitki örtüsü... Sayısız meyve ve sebzelere analık etmesi, uygun ortam ve koşul sağlaması...Kışın giydiği kar gelinliği ile sevinci veya kefen örtüsüyle hüznü ifade etmesi...

"...dağın cesedine giydirilen ve çiçek ve meyvelerin murassaatıyla münakkaş ve müzeyyen olan gömleklerin kemal-i intizamı ve hüsn-ü san'atı; kat'î, şübhesiz şehadet eder."

4. Firavunun piramitlerle / ehramlarla Cenab-ı Hakk'ın azamet ve haşmet eseri olan dağları taklid etmeye çalışması...

"...dağsız bir çölde olduğundan dağları arzulayan ve Hâlıkı tanımadığından tabiatperest olup rububiyet dava eden ve âsâr-ı ceberutlarını göstermekle ibka-yı nam eden, şöhretperest olup dağ -misal meşhur ehramları bina eden..."(3)

5. Dağın sert yüzü ile bir nevi suya hazinedarlık etmesi...

"Hem taştan su çıkması, çay akması ve dağılıp yuvarlanması unvanıyla; tabaka-i türabiye altında olan taş tabakası, su damarlarına hazinedarlık ve toprağa analık ettiğini ifade ediyor."(4)

"Evet arzın evvel-i hilkatine bakıyoruz ki: Mayi haline gelen bir madde-i seyyaleden taş ve taştan toprak halkedilmiş.

Mayi kalsaydı, kabil-i sükna olmazdı. O mayi taş olduktan sonra, demir gibi sert olsa idi kabil-i istifade olmazdı."

"Elbette buna bu vaziyeti veren, yerin sekenelerinin hâcetlerini gören bir Sâni'-i Hakîm'in hikmetidir."

"Sonra tabaka-i turabiye, dağlar direği üzerine atılmış, tâ içindeki dâhilî inkılablardan gelen zelzeleler, dağlarla teneffüs edip, zemini hareketinden ve vazifesinden şaşırtmasın."

"Hem denizin istilasından toprağı kurtarsın.
Hem zihayatların levazımat-ı hayatiyesine birer hazine olsun.
Hem havayı tarasın, gazat-ı muzırradan tasfiye etsin, ta teneffüse kabil olsun.
Hem suları biriktirip iddihar etsin.
Hem zihayata lazım olan sair madenlere menşe' ve medar olsun."

"İşte bu vaziyet bir Kadîr-i Mutlak ve bir Hakîm-i Rahîm'in vücub-u vücuduna ve vahdetine gayet kat'î ve kuvvetli şehadet eder."(5)

6. Dağın menfaatli madenlere, maddelere, faydalı ilaçlara depo vazifesi görmesi...

"Hem mesela, dağların içinde zihayata lazım olan her nevi menbalar, sular, madenler, maddeler, ilaçlar o kadar hakîmane ve müdebbirane ve kerimane ve ihtiyatkârane iddihar ve ihzar ve istif edilmiş ki; bilbedahe kudreti nihayetsiz bir Kadîr'in ve hikmeti nihayetsiz bir Hakîm'in hazineleri ve anbarları ve hizmetkârları olduklarını isbat ederler, diye anlar."(6)

"Size zemini güzel serilmiş bir beşik; dağları hanenize ve hayatınıza defineli direk, hazineli kazık; sizi birbirini sever, ünsiyet eder çift; geceyi hâb-ı rahatınıza örtü; gündüzü meydan-ı maişet; Güneş'i ışık verici, ısındırıcı bir lâmba; bulutları âb-ı hayat çeşmesi gibi ondan suyu akıttım."(7)

7. Magmanın dağlar ve volkanlar vasıtasıyla açtığı delikler ile nefes alması ve dağların ağırlığıyla ve kazık olmasıyla zelzeleden ve çökmelerden dünyayı muhafazası etmesi...

"Küre-i zeminin karnında bazı inkılabat ve imtizacatın neticesi olarak hasıl olan zelzele ve ihtizazatı, dağların zuhuruyla sükûnet bulduğunu ve medar ve mihverindeki istikrarına ve zelzelenin irticacıyla medar-ı senevîsinden çıkmamasına sebeb, dağların hurucu olduğunu ve zeminin hiddeti ve gadabı, dağların menafiziyle teneffüs etmekle sükûnet ettiğini fehmeder, tamamen imana gelir."(8)

"Sâniyen: İnkılabat-ı dâhiliyeden ihtizazat, o dağlar ile iskât olunurlar. Zira dağlar yerin mesamatı hükmündedir."

"Dâhilî bir heyecan olduğu vakit arz dağlar ile teneffüs ettiğinden gazabı ve hiddeti sükûnet bulur. Demek arzın sükûn ve sükûneti dağlar iledir."(9)

8. Cenab-ı Hak, eskiden birçok isyankâr kavme, dağlar vasıtasıyla ceza ve azab etmesi...

"وَاِنَّ مِنْهَا لَمَا يَهْبِطُ مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِ Şu fıkra ile Tûr-i Sina'daki münacat-ı Museviyede (as) vuku bulan tecelliye-i celaliye heybetinden koca dağ parçalanıp dağılması ve o haşyetten taşların etrafa yuvarlanması olan vakıa-yı meşhureyi ihtar ile şöyle bir manayı ders veriyor ki:

"Ey Kavm-i Musa (as)! Nasıl, Allah'tan korkmuyorsunuz? Halbuki taşlardan ibaret olan dağlar, onun haşyetinden ezilip dağılıyor ve sizden ahz-ı misak için üstünüzde Cebel-i Tûr'u tuttuğunu, hem taleb-i rü'yet hâdisesinde dağın parçalanmasını bilip ve gördüğünüz halde, ne cesaretle onun haşyetinden titremeyip, kalbinizi katılık ve kasavette bulunduruyorsunuz?"(10)

"İşte enva'-ı dalalet derecatına göre az çok kâinatın yaratılmasındaki hikmet-i Rabbaniyeye ve dünyanın bekasındaki makasıd-ı Sübhaniyeye zarar verdiği için, ehl-i isyana ve ehl-i dalalete karşı kâinat hiddete geliyor, mevcudat kızıyor, mahlukat öfkeleniyor."(11)

9. Dağların bir direk ve kazık olmasının hakikati ve farklı cihetleri ve bakış açıları...

"Dağların külli vazifeleri ve umumi hizmetleri o kadar azametli ve hikmetlidirler; akılları hayret içinde bırakır."

"Mesela, dağların zeminden emr-i Rabbanî ile çıkmaları ve zeminin içinde, inkılabat-ı dâhiliyeden neşet eden heyecanını ve gazabını ve hiddetini, çıkmalarıyla teskin ederek; zemin o dağların fışkırmasıyla ve menfeziyle teneffüs edip, zararlı olan sarsıntılardan ve zelzele-i muzırradan kurtulup, vazife-i devriyesinde sekenesinin istirahatlarını bozmuyor."

"Demek nasılki sefineleri sarsıntıdan vikaye ve muvazenelerini muhafaza için onların direkleri üstünde kurulmuş; öyle de dağlar, zemin sefinesine bu manada hazineli direkler olduklarını, Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan وَ الْجِبَالَ اَوْتَادًا ٭ وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِىَ ٭ وَالْجِبَالَ اَرْسٰيهَا gibi çok ayetlerle ferman ediyor."(12)

"Birinci Misal: وَ جَعَلْنَا الْجِبَالَ اَوْتَادًا (Allahu a'lemu bimuradihi).
Caizdir, işaret olunan mecaz, böyle bir tasavvuru îma eder ki: Sefine gibi olan küre, bahr-i muhit-i havaînin içinde tahte'l-bahr bir gemisi ve umman gibi fezada direk veya demir gibi dağlarıyla irsa ve ta'mid ederek hava ile iştibak ettiğinden muvazeneti muhafaza olunmuştur. Demek dağlar o geminin demir ve direkleri hükmündedirler..."

"... Belâgatça vech-i münasebet ve müşabehet budur: Faraza bir adam hayal balonuyla küreden yüksek yere uçarsa; dağların silsilelerine baksa, acaba tabaka-i türabiyeyi direkler üstüne serilip atılmış bedevi haymeler gibi tahayyül ederse ve münferid dağları da bir direk üstünde kurulan bir çadıra benzetilse, acaba tabiat-ı hayale muhalefet olur mu?"

"Faraza sen o silsileleri müstakil dağlar ile beraber sath-ı arza keyfiyet-i vaziyeti bir bedevi Arabın karşısında tasvir tarzında tahayyül ve tahyil edersen, şöyle: Bu silsileler A'rab-ı Bedeviyenin haymeleri gibi arz sahrasında kurulmuş ve taraf taraf da çadırlar tahallül etmiş desen..."

"...Hem de eğer vehim ile bu kasr-ı müşeyyed-i âlemden tecerrüd edip uzaktan hikmet dürbünüyle mehd-i beşer olan yere ve sakf-ı merfu' olan semaya temaşa edersen.. sonra silsile-i cibalde temessül ve etraf-ı semaya temas eden daire-i ufuk ile mahdud olan semayı, bir fustat gibi yerin üstüne vaz' ve cibal evtadıyla rabtolunmuş bir çadır kubbesini tahayyül ve tevehhüm edersen müttehem edemezler."(13)

10. Dağlar ve onun örtüsü ile havanın kötü gazlardan ve tozlardan temizlemesi... Rutubeti çekmesi ile bir nevi havanın tarağı olması... Denizin, çamurun, bataklığın istilasından ve taşkınlığından koruması... Toprak için yararlı olan azot vb. gazları toprağa iletmeye yardımcı olması... Kötü havaya, aşırı sıcak veya soğuğa, kasırgalara ve şiddetli iklimlere perde ve engel olması... İklim çeşitliliğini sağlaması...

"Salisen: İmaret-i arzın direği beşerdir. Hayat-ı beşerin direği dahi, menabi'-i hayat olan mâ' ve türab ve havanın istifadeye layık suretiyle muhafazalarıdır. Halbuki şu üç şerait-i hayatın kefili dahi dağlardır. Zira dağ ve cibal mehazin-i mâ' olduğu gibi, cezb-i rutubet hâsiyetiyle havaya meşşata oluyor. Hararet ve bürudeti ta'dil ettiği gibi, havaya mahlut olan muzır gazların teressübüne ve havanın tasfiyesine sebeb olduğu gibi, toprağa da terahhum ediyor. Çamurluk ve bataklık ve bahrin tasallutundan muhafaza eder."(14)

"Hayatı besleyip sağlamak üzere dağlar arza direk yapılmıştır. Çünkü dağlar suların mahzenidir. Havanın tarağıdır, tasfiye ediyor. Toprağın hâmisidir, denizin istilasından vikaye ediyor. Zaten hayatın direkleri bu unsurlardır..."(15)

11. Cennetten yer altı sularına özellikle Dicle, Fırat, Nil nehri gibi büyük nehirlere bereket için birkaç damla inmesi... Ve bunlara dağların sahiplik ve hazinedarlık etmesi...

"Hem birinci fıkrada diyor: وَاِنَّ مِنَ الْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ مِنْهُ الْاَنْهَارُ

"Bu fıkra ile dağlardan nebean eden Nil-i Mübarek, Dicle ve Fırat gibi ırmakları hatırlatmakla, taşların evamir-i tekviniyeye karşı ne kadar hârikanüma ve mu'cizevari bir surette mazhar ve musahhar olduğunu ifham eder ve onunla böyle bir manayı müteyakkız kalblere veriyor ki: Şöyle azîm ırmakların elbette mümkün değil, şu dağlar hakikî menbaları olsun."

"Çünkü faraza o dağlar tamamen su kesilse ve mahrutî birer havuz olsalar, o büyük nehirlerin şöyle sür'atli ve kesretli cereyanlarına muvazeneyi kaybetmeden, birkaç ay ancak dayanabilirler. Ve o kesretli masarife karşı galiben bir metre kadar toprakta nüfuz eden yağmur, kâfi vâridat olamaz."(16)

12. Sema ile arz arasındaki alışveriş, uyum, birliktelik ve rekabet... Dağların bulutlar için bir dağılma merkezi ve iskele olması...

"Sema berrak, bulutsuz; zemin kuru ve hayatsız, tevellüde gayr-ı kabil bir halde iken.. semayı yağmurla, zemini hazrevatla fethedip bir nevi izdivac ve telkîh suretinde bütün zihayatları o sudan halketmek, öyle bir Kadîr-i Zülcelal'in işidir ki; rûy-i zemin, onun küçük bir bostanı ve semanın yüz örtüsü olan bulutlar, onun bostanında bir süngerdir anlar, azamet-i kudretine secde eder."(17)

"O istiarenin zemini ise, zemin ve asuman mabeyninde hükm-ü hayal ile tasavvur olunan müsabakat ve rekabetin tahayyülü üzerine müessestir."

"Mezraası şöyledir ki; zemin kar ve bered ile tezemmül veya taammüm eden dağlarıyla ve rengârenk besatîniyle süslendiği gibi, güya ona rekabeten ve inaden asuman dahi cibal ve besatîni andıran rengârenk ile teşekkül eden ve dağlara nazireler yapmak için parça parça dağılan bulutlarıyla sarılıp cilveger oluyor."

"O dağ gibi parça parça bulutlar; sefineler veyahut dağlar veyahut develer veyahut bostan ve derelerdir denilse, teşbihte hata edilmemiş olur.
O cevvdeki seyyarelerin çobanı ra'ddır.
Kamçı gibi, berkini başları üzerine silkeleyip dolaştırıyor.
O müsahhar sabihalar ise, o bahr-i muhit-i havaîde seyr ü cereyan etmekle, mahşere tesadüf etmiş dağları andırırlar.
Güya sema, su buharının zerratını ra'd ile silâh başına davet ettiği gibi.. 'Rahat olun.' emriyle herkes yerine gider, gizlenir.
Evet, çok defa bulut dağın libasını giydiği gibi, heykeli ile teşekkül etmekle beraber bered ve karın beyazıyla televvün ve rutubet ve bürudetiyle tekeyyüf eder.
Öyle ise bulut ve dağ komşu, arkadaştırlar.
Birbirine levazımatını âriye vermeye mecburdurlar.
Bu uhuvvet ve mübadeleti Kur'an'ın çok yerleri gösterir.
Zira bazan onu, onun libasında ve ötekini berikinin suretinde bize gösterir.
Hem de Tenzil'in pek çok menazilinde dağ ve bulut birbirinin elini tutup musafaha ettikleri vardır."

"Nasıl kitab-ı âlemin bir sahifesi olan zeminde muanaka ve musafahaları şahiddir.
Zira umman-ı havada iskele hükmünde olan dağ tepesinde lenger-endaz olduklarını görüyoruz..."

(18)

13. Kur'an'da ve hadislerde ve âlimlerin keşiflerinde dağlarla ilgili şu bilgileri vermek istiyoruz:

Rivayetlerde vardır ki dağlar arasında en üstün dört dağ vardır. Bunlar Hira, Sevr, Cudi ve Tur dağlarıdır. Tur dağı Cenab-ı Hakk'ın tecelli ettiği dağdır. Cudi dağı Hz. Nuh (as)'ın gemisinin oturduğu dağdır. Nur veya Hira ile Sevr dağları ise Hz. Peygamberimizin (as) hicreti ve Kuran'ın inmesi ile şeref bulmuştur. Dağlar arasında acaib ve azametli olan "Kaf Dağı" ise bir görüşe göre bütün dağların âlemi misaldeki karşılığıdır.

Ayrıca şunu da ifade edelim ki; bir görüşe göre dünyadaki bütün dağların silsilesi, Mekke ve Medine'deki dağlardan terettüp ve teselsül etmiştir.

En son olarak şu paragrafı alıntıyarak bitirelim:

"Ey coğrafyacı efendi! Bunu ne ile izah edersin? Hangi tesadüf şu acayib-i masnuat ile dolu sefine-i Rabbaniyeyi bir meşher-i acayip yaparak yirmi dört bin sene bir mesafede, bir senede süratle çevirip onun yüzünde dizilmiş eşyadan hiçbir şey düşürmesin?"

"Hem zeminin yüzündeki acib sanatlara bak! Anâsırlar, ne derece hikmetle tavzif edilmişler. Bir Kadîr-i Hakîm’in emriyle zemin yüzündeki Rahman misafirlerine nasıl güzel bakıyorlar, hizmetlerine koşuyorlar."

"Hem acib ve garib sanatlar içinde rengârenk acib hikmetli zemin yüzünün simasındaki bu nakışlı çizgilere bak! Nasıl sekenelerine enhar ve çayları, deniz ve ırmakları, dağ ve tepeleri, ayrı ayrı mahluklarına ve ibadına lâyık birer mesken ve vesait-i nakliye yapmış. Sonra yüz binler ecnas-ı nebatat ve enva-ı hayvanatıyla kemal-i hikmet ve intizam ile doldurup hayat vererek şenlendirmek, vakit be-vakit muntazaman mevt ile terhis ederek boşaltıp yine muntazaman بَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ suretinde doldurmak; bir Kadîr-i Zülcelal’in ve bir Hakîm-i Zülkemal’in vücub-u vücuduna ve vahdetine yüz binler lisanlarla şehadet ederler."

"Elhasıl: Yüzü, acayib-i sanata bir meşher ve garaib-i mahlukata bir mahşer ve kafile-i mevcudata bir memer ve sufûf-u ibadına bir mescid ve makar olan zemin, bütün kâinatın kalbi hükmünde olduğundan kâinat kadar nur-u vahdaniyeti gösterir."

"İşte ey coğrafyacı efendi! Bu zemin kafası yüz bin ağız, her birinde yüz bin lisan ile Allah’ı tanıttırsa ve sen onu tanımazsan, başını tabiat bataklığına soksan derece-i kabahatini düşün. Ne derece dehşetli bir cezaya seni müstahak eder, bil, ayıl ve başını bataklıktan çıkar. اٰمَنْتُ بِاللّٰهِ الَّذٖى بِيَدِهٖ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ de."(19)

Dipnotlar:

1) Sözler, Yirminci Söz, Birinci Makam.

2) age., İkinci Makam.

3) age., Yirmi Beşinci Söz, Birinci Şule.

4) age.

5) age., Otuz Üçüncü Söz, Yirmi İkinci Pencere.

6) Şualar, Yedinci Şua.

7) Sözler, Yirmi Beşinci Söz, Birinci Şule.

8) age.

9) Muhakemat, Birinci Makale (Unsuru'l-Hakikat), On İkinci Mukaddime.

10) Sözler, Yirminci Söz, Birinci Makam.

11) Lem'alar, On Üçüncü Lem'a.

12) Şualar, Yedinci Şua.

13) Muhakemat, Birinci Makale (Unsuru'l-Hakikat), On İkinci Mukaddime.

14) age.

15) Mesnevi-i Nuriye, Şemme.

16) Sözler, Yirminci Söz, Birinci Makam.

17) age., Yirmi Beşinci Söz, Birinci Şule.

18) Muhakemat, Birinci Makale (Unsuru'l-Hakikat), On İkinci Mukaddime.

19) Sözler, Otuz Üçüncü Söz, Yirmi İkinci Pencere.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 1.824
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...