"İ’lem eyyühe’l-aziz! Cenâb-ı Hakkın ef’âli birbirine münasip, âsârı birbirine müşâbih, esmâsı birbirine ayine ve mâkes, sıfâtı birbirine mütedahil..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
" İ’lem eyyühe’l-aziz! Cenab-ı Hakk’ın ef’ali birbirine münasip, âsârı birbirine müşabih, esması birbirine âyine ve ma’kes, sıfatı birbirine mütedâhil, şuunatı memzuç ise de her birisi için hususi bir tavır, bir hal vardır ki maksud-u bizzat o hususi tavırdır. Sair tavırlar ise tebeîdirler."
"Binaenaleyh mesela, Hâlık’ın âsârından cemadata baktığın zaman azamet ve kudreti, kasdına hedef yap. Başka isimlerin tecelliyatını teb’an düşün. Hayvanata bakarken merhamet kasdıyla bak. Sair tecelliyata tebeî bir nazar ile bak."(1)
" Cenab-ı Hakk'ın ef'ali birbirine münasib, âsarı birbirine müşâbih,.."
Cenab-ı Hakk'ın icra ettiği fiiller, o fiiller neticesinde ortaya çıkan eserler, o eserlerde tecelli eden isim ve sıfatlar, bu sıfatları tecelliye sevk eden ilâhî şuunat birbiri içinde olmakla birlikte, bunlar tefekkür edilirken şu noktanın ehemmiyetle dikkate alınması gerekir:
Bunların her birinde bizzât maksut olan bir tecelli vardır, diğerleri tebeî durumda kalırlar. Bir üzüm tanesine baktığımızda Allah’ın Rezzâk ve Kerîm isimleri öncelikle nazarımıza çarpar. O üzümün yaratılması için koca dünyanın dönmesi, bahar mevsiminin gelmesi, denizlerin buharlaşıp bulutlara yüklenmesi, sonra yağmur olarak yeryüzüne indirilmesi gibi nice İlâhî fiiller birlikte icra edilmekle beraber, o meyveye baktığımızda bu kudret tecellilerinden çok, o meyvedeki rahmet tecellisi nazarımıza çarpar. Dalgalanan bir denizde ise evvela dikkatimizi çeken ondaki Celâl ve azamet tecellisidir. Dalgaların kıyıya haşmetle çarpıp çekilmeleri çok güzel bir manzara olmakla birlikte, bu hâdisede güzellik tebeî kalır.
Bir zelzele hâdisesinde de Allah’ın Kâdir ve Kahhar isimleri öncelikle tecelli ederler. O hâdisenin birçok rahmet ciheti de vardır; zayi olan mallar sadaka hükmüne geçer, vefat edenler hükmen şehid olmakla büyük derecelere nail olurlar. Ancak, bu gibi rahmet tecellileri de yine tebeî kalırlar. Maksud-u bizzât, kahır ve kudret tecellisidir.
Göze baktığımızda Basîr isminin, kulağa baktığımızda Semi’ isminin tecellilerini görürüz. Bunlarda asıl maksat bu isimlerin tecellileridir. Göz ve kulağın yaratılmaları ilâhî hikmet ve ilimledir, ancak bu mânalar Basîr ve Semi’ isimlerinin tecellileri yanında tebeî kalırlar.
“Âsarı birbirine müşâbih”
Bu ifade başlı başına bir tefekkür hazinesidir; eşya ve hâdiselerdeki benzer tecellileri birlikte düşünmemizi ders verir.
Çekirdekten çıkan ağacı, daldan çıkan meyveyi, yumurtadan çıkan civcivi, nutfeden çıkan yavruyu birlikte seyredebilmek, aralarındaki benzerlikte hepsinin yaratıcısının bir olduğu hakikatini görebilmek...
Atom çekirdeği etrafındaki elektronlarla, Güneş'in gezegenlerini birlikte seyredebilmek…
Dönen dünya ile yürüyen insanı, koşan atı, uçan kuşu, yüzen balığı hayalen yan yana getirip bu farklı hareketlerde aynı kudret tecellisini düşünebilmek…
Annelerinin sütünü emen bütün bebekleri, kuzuları, danaları, kedi yavrularını,.., birlikte seyredebilmek…
Varlık âlemindeki, sadece birkaçını saydığımız bu ortak noktaları, bu müşabehetleri yani benzerlikleri nazara alıp tefekkürümüzü genişletmek ve derinleştirmek çok mühim bir feyiz vesilesidir ve büyük bir ilâhî ihsandır.
"Esmâsı birbirine âyine ve ma'kes, sıfatı birbirine mütedâhil, şuûnâtı memzuc ise de..."
Bir ismin tecellisi diğer tecellilere ayine olmaktadır. Bir meyvedeki Rezzak isminin tecellisi Musavvir, Müzeyyin, Kerim gibi çok esmaya da ayine olmakta, onları gösermektedir.
Keza, mesela, kudret sıfatı bir şeyde tecelli ederken onda ilim ve irade sıfatları da birlikte tecelli ederler. Zira kudretin o icraatı irade edilmiş, ilim ve hikmetle vücut bulmuşlardır.
“Her birisi için hususî bir tavır, bir hal vardır ki, maksud-u bizzat o hususî tavırdır. Sair tavırlar ise tebeîdirler.”
Mesela, ilim ile kudretin sürekli beraber tecelli etmeleri, birbirlerinin aynı olmasını gerektirmiyor. Eşyada asıl maksat bu sayısız isim, sıfat ve şuunatın kendilerine has mâna ve hükümlerinin tezahür ve ilan edilmesidir. Sair farklılık ve ihtilaflar bu maksada hizmet ediyorlar.
"Hâlık'ın âsârından cemâdâta baktığın zaman azamet ve kudreti kasdına hedef yap. Başka isimlerin tecelliyatını teb'an düşün. Hayvanata bakarken merhamet kasdıyla bak. Sâir tecelliyata tebeî bir nazar ile bak."
Yaratılmışlar içerisinde kemiyet açısından en kesretli ve en haşmetli varlıklar cemadat dediğimiz cansız varlıklardır. Milyarlarca galaksi, yıldız, meteor, trilyonlarca ton toprak, dağ, taş hep cemadattandır. Bu yüzden, Allah’ın azamet ve kudretini en güzel ve en parlak bir şekilde gösteren ayna, cemadat aynasıdır. Bütün bu kesretli, büyük ve camid varlıklar bize, Allah’ın azamet ve büyüklüğünü, sonsuz ilim ve kudretini gösteriyor.
Hayvanat içinde en parlak şekilde tecelli eden isimler ise, şefkat ve merhameti ifade eden Rahman ve Rahim sıfatlarıdır. Yeryüzünde sayısız canlıları her gün muntazam bir şekilde besleyen ve büyüten, hastalandıklarında şifa veren, onların en küçük bir ferdini bile unutmayıp yaşamaları için gerekli bütün ihtiyaçlarını gören sonsuz bir rahmet ve şefkat, güneş gibi aşikâre görünmektedir. .
Kısacası, Allah’ın her bir isminin bariz ve parlak bir şekilde tecelli ettiği bir saha vardır. İnsanın o ismi çok iyi okuyup anlaması için, o noktaya kasten hasr-ı fikir etmesi gerekir.
(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Zeylü'l-Habbe.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü