"İnsanın da istidadına bakılırsa, vazife-i fıtriyesinin ubudiyet olduğu anlaşıldığı gibi, ruhani ulviyyetine ve ebediyyete olan derece-i iştiyakına da dikkat edilirse,.." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Mesela, kalpteki aşk-ı beka bu dünyaya sığmıyor. Kalb ebedî yaşamak arzu ettiği halde, dünya geçici ve fanidir. Ya da kalbin o kadar çok emel ve arzuları var ki, bu dünyada binden birisine ulaşamıyor.
Ruh, latif ve nuranî bir varlıktır, dünyevî ve cismanî kayıtlardan sıkılır. Demek ruhun mahiyeti de bu maddî dünyaya sığmıyor, daha nuranî ve latif olan bir âlemi talep ediyor.
İnsanın bütün organları ve hisleri, duygu ve latifeleri, onun bu fani dünya için yaratılmadığını gayet zahir bir şekilde ortaya koyuyor. Nasıl, anne karnındaki bir bebeğe takılan cihazlar, başka bir âleme yani dünyaya işaret ediyorsa, aynı şekilde ahirete göre zindan hükmünde olan dünya da ebedî bir âlemin varlığına işaret ediyor.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü