"İnsanların kabiliyetlerinin tezahürünü ve istidatlarının neşvünemasını irade etmekle, nev-i beşeri imtihan ve tecrübeye tâbi tuttu,.." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Vakta ki Cenâb-ı Hak, hikmet-i ezeliye ile inâyet-i ezeliyenin iktizasınca, insanların kabiliyetlerinin tezahürünü ve istidatlarının neşvünemasını irade etmekle, nev-i beşeri imtihan ve tecrübeye tâbi tuttu, zararları menfaatlere kattı, şerleri hayırların içine attı, güzellikleri çirkinliklerle cem etti. Hepsini birbirine karıştırarak kâinatın hamuruyla beraber yaratılış teknesinde yoğurduktan sonra, kâinatı tagayyür, tebeddül, tekâmül kanunlarına tâbi tuttu.
Vakta ki imtihan perdesi kapanır ve tecrübe zamanı nihayet bulur ve kâinat tarlasının vakt-i hasadı hulûl eder. Sâni-i Hakîm, inâyetiyle, birbiriyle karışık yoğurduğu zıtları tasfiye eder, içlerinden tagayyürü doğuran esbabı ayırır ve ihtilâf maddelerini tefrik eder. Sonra Cehennem, ebede elverişli olarak metin ve kavî bir cisimle teşekkül ederek, وَامْتَازُوا hitabına hedef olur. Cennet ise, esasatıyla beraber ebedî ve muhkem bir şekilde tecellî eder ve müncelî olur." (İşaratü'l-İ'caz, Bakara Sûresi, 25.Âyetin tefsiri)
Bir heykeltıraş, kaba saba bir taşı eline alır, onu çekiç ve keskisi ile şekilden şekle sokar. Bazen kırar, bazen döver, bazen ortadan yarar, bazen kaba yerlerini inceltir, bazen çıkıntılarını törpüler ve hakeza. En sonunda ortaya çok kıymetli bir heykel çıkar. Başlangıçta kaba saba bir taş iken, zorlu ve meşakkatli bir süreçten sonra paha biçilmez bir sanat eseri haline gelmiştir.
İşte insan da aynı bu madenler ve taşlar gibi, çok geniş ve mükemmel istidatlar ile dünyaya gelir; ama işlenmediği ve inkişaf etmediği zaman hiçbir kıymet ifade etmez. Bu yüzden Allah, insandaki bu istidat ve kıymeti açığa çıkarmak ve inkişaf ettirmek için, heykeltıraşın taşı işlemesi gibi insanı işler ve imtihana tabi tutar. Bu imtihan ve işlemek esnasında, insan bazı sıkıntı ve meşakkatler çeker; ama netice itibari ile insan-ı kâmil olup cennete layık bir kıymet kazanır. Tıpkı kaba taşın paha biçilmez bir eser olması gibi, insan da kâinata bir halife olur.
Mesela; insandaki akıl ve kalb iki kıymetli madendir. Allah bu madenleri işletmek için, insanı birtakım merhalelerden geçirir. İnsanın çocukluk devresinde aklı ve kalbi basittir, daha sonra hayatın süzgeçlerinden ve imbiklerinden geçtikçe tekemmül eder ve keskinleşir. Hatta her yıl içinde bu tekâmülü görmek mümkündür. Bunun en müşahhas misali ilkokul ile üniversite arasındaki eğitim ve öğretim, sınıf ve derecelerdir. İlkokulda harfleri hecelerken, üniversitede en zor problemleri çözer. Ama bu kemale kavuşmak için eğitim ve öğretim süzgeçlerinden geçilip gelinmiştir.
Çocukken kalp basit şeyleri sever ve onlarla meşgul olur; ama büyüdükçe sevdiği ve alaka duyduğu şeyler de değişir. Bu da kalbin hareket ile tekemmül ettiğinin bir emaresidir.
Sabır kuvveti genç ve toy olan insanda az iken, hayatın süzgeçlerinden geçmiş kâmil insanlarda daha fazladır. Bu da insanın fıtratına konulmuş mühim bir madendir. Bu maden olmasa acılar ve sıkıntılar insanı bitirir. Ama Allah bu acı ve sıkıntılara karşı mukavemet olsun diye, sabır kuvvetini insana vermiştir. İşte insan bu sabır madenini işlettirip inkişaf ettirirse, her sahada muvaffak olur. Zira bütün muvaffakiyetlerin temelinde sabır vardır. Bu nokta-i nazarı ve ölçüsünü diğer duygu ve latifelerimize de tatbik edebiliriz. İşte insanın kabiliyetlerinin inkişaf ve tezahür etmesi bu şekilde cereyan ediyor.
Zıtların birbirine katılması ise, kâinat içinde zıt tabiatlı unsurların içi içe olmasıdır. Işık ile karanlık, sıcak ile soğukluk, ilim ile cehalet, öfke ile sükûnet gibi sayılamayacak kadar zıt şeyler, kâinat mahzeninde beraber bulunuyor. Beyaz tebeşirle yazılan bir yazı siyah tahta üstünde nasıl parlak duruyor ise, zıtlar da birbirlerinin kıymet ve nisbî değerlerini insana talim ettiriyor. Soğuk olmasaydı sıcağın kıymetini anlayamazdık. Karanlık olmasaydı, ışığın kıymetini ve izafî cihetlerini bilemezdik. Küfür ve şer olmasa, iman ve hayrın nihayetsiz kıymet ve dereceleri tefrik edilemezdi. Bu sebeple Allah, zıtları bu kâinatta iç içe koymuştur. Atmaca serçe kuşuna musallat olmasa idi, serçe kuşu manevra kabiliyetini inkişaf ettiremezdi.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü