Kâinat ağacının "gayesi, faidesi olan meyvelerine bakmayıp ehemmiyet" vermemek ne demektir? İnsanlar nasıl bu kâinat ağacının gayesi ve faidesi oluyor? İnsanların başıboş bırakılması halinde hikmetin abesiyete kalb olması ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Hiç mümkün müdür ki, semâvât ve arzı halk eden bir Sâni-i Hakîm, semâvât ve arzın en mühim neticesi ve kâinatın en mükemmel meyvesi olan insanları başıboş bıraksın, esbab ve tesadüfe havale etsin, hikmet-i bâhiresini abesiyete kalb etsin? Hâşâ!

Hiç mümkün müdür ki, hakîm, alîm bir zât, bir ağacı gayet ehemmiyetle tedbir ve tasvir edip ve gayet derecede hikmetle idare ve terbiye ettiği halde, o ağacın gayesi, faidesi olan meyvelerine bakmayıp ehemmiyet vermesin; hırsız ellere, boş yerlere dağılsın, zayi olsun? (Mektubat, Yirminci Mektup, İkinci Makam, Beşinci Kelime)

İnsan-kâinat münasebeti Mesnevî-i Nuriye’de şöyle ifade edilir:

"Kâinat bir şeceredir. Anasır onun dallarıdır. Nebatat yapraklarıdır. Hayvanat onun çiçekleridir. İnsanlar onun semereleridir.”

Bir başka risalede ise insan “kâinat şeceresinin en son ve en cem’iyetli meyvesi” olarak tarif edilir.

Kâinat, şu hazır haline, âyet-i kerîmede altı gün olarak ifade edilen, altı devrede gelmiş bulunuyor. Önce bitkiler yaratılıyor, sonra hayvanlar, en sonunda da insanlar. Bitkiler ve hayvanlar kâinat fabrikasının tümünün hassas ölçülerle çalıştırılmasıyla meydana gelen ilk meyvelerdir. Ancak bu meyvelerin de hizmet edeceği en mükemmel meyve en sona bırakılmıştır. Bu son meyvenin yaptığı ibadeti, onun ruh dünyasında tahakkuk eden marifet ve muhabbeti ne kâinat icra edebilir, ne de onun ilk iki meyvesi. İnsan onların tümü namına Rabbine ibadet etmekte, O’nun mahlûkatını temaşa ve tefekkür etmekte, tesbih ve hamd vazifesini ifa etmektedir. Bu hakikatten gaflet edilirse, güneş ve aydan bütün bitki ve hayvan türlerine kadar tümünün insana ettikleri hizmetler ve yardımlar hiçe inecek, mânasız ve gayesiz kalacaktır. Aynı şekilde insana verilen o büyük istidat sermayesi de boşa harcanmış olacaktır. Bir ağacın bir tek yaprağını bile gayesiz, hikmetsiz yaratmayan Cenab-ı Hak, elbette kâinat ağacının en mükemmel meyvesi olan insanı başıboş bırakmaz. Nitekim bırakmamış ve gönderdiği peygamberler (as.) ve inzal ettiği kitaplarla ona yaratılış gayesini talim ettirmiş ve “cennete layık bir kıymet” almasının yolunu göstermiştir.

Ancak, insana cüz’î irade verilmekle iman ile küfürden, hak ile batıldan dilediğini seçmekte serbest bırakılmıştır. İşte, cennet ve cehennem insan iradesine tanınan bu geçici hürriyetin ebedî meyveleridir.

İnsan, iradesini yanlış kullanarak batıl yola saparsa, kendi varlığını sebeplere ve tabiata isnad ederse, “hamd ve ibadetini, şükür ve muhabbetini başkalara” verirse büyük bir cinayet işlemiş olur. Böyle kimseleri cezasız bırakmak ve iradesini doğru istimal eden mü’minleri de yokluğa mahkûm etmek Allah’ın her şeyde açıkça okunan hikmetinin ve adaletinin hiçe inmesi demek olur. Hikmet ve adaleti sonsuz olan Allah, buna müsaade etmediğinden âhireti getirecek ve kâinatın meyvesi olan insanları layık oldukları mükâfat yahut ceza menzillerine gönderecektir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...