"Ve o kitab-ı hikmet, o derece hakikatle bağlı ve hakikatten medet alıyor ki, büyük Kitab-ı Mübîn'in bir nüshası olan Kur’ân-ı Hakîm şeklinde ilan edildi." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad Hazretleri, “İmam-ı Mübîn ve Kitab-ı Mübîn, Levh-i Mahfuz'un birer defteri, ilm-i ilahinin birer unvanıdırlar.” buyurur.
Ezelden ebede, olmuş ve olacak her şey Cenab-ı Hakk’ın ilmindedir. Şu uçsuz bucaksız kâinat, Allah’ın kudretine ayna olduğu gibi, levh-i mahfuz da onun ilmine ve hıfzına ayinedir.
İmam-ı Mübîn de Kitab-ı Mübîn de Levh-i Mahfuz’un defterleri, ama aralarında ince bir fark da var. Bu farkı Üstad'ımızın şu ifadelerinde bir derece hissedebiliyoruz:
"Evet bir çekirdekte, hem bedihî olarak, irade ve evamir-i tekviniyenin ünvanı olan "Kitab-ı Mübîn"den haber veren ve işaret eden, hem nazarî olarak emir ve ilm-i İlahînin bir ünvanı olan İmam-ı Mübîn’den haber veren ve remzeden iki kader tecellisi var:
"Bedihi kader ise, o çekirdeğin tazammun ettiği ağacın, maddi keyfiyat ve vaziyetleri ve hey’etleridir ki, sonra göz ile görünecek.
Nazari ise, o çekirdekte, ondan halk olunacak ağacın müddet-i hayatındaki geçireceği tavırlar, vaziyetler, şekiller, hareketler, tesbihatlardır ki, tarihçe-i hayat namıyla tabir edilen vakit-bevakit değişen tavırlar, vaziyetler, şekiller, fiiller; o ağacın dalları, yaprakları gibi intizamlı birer kaderî mikdarı vardır." (Sözler, Yirmi Altıncı Söz)
Kitab-ı Mübîn şu varlık âleminde boy gösteren her şeyin yaratılış planını ve programını ifade ediyor. Meyvelerin çekirdeklerinde, canlıların yumurtalarında yahut nutfelerinde kendilerinden çıkacak varlıkların bütün hususiyetleri yazılı. Ve bu kayıtlar Kitab-ı Mübîn'den haber veriyorlar.
Öte yandan, bir çekirdek hangi bahçeye ekilecek, ne zaman haylaz bir çocuk bir dalını koparacak, hangi tarihte nasıl bir fırtınaya maruz kalacak, ne gibi zararlar görecek, sonunda ne olacak, kesildikten sonra nereye götürülecek ve ne yapılacak?
Bütün bunları o genetik şifrede bulmak mümkün değil. Bunlar da yine ilahi ilim dairesinde meydana geldiğine göre, bütün bu safhalar da yine bir kitaba göre vücut bulmalı. İşte bu kitap, İmam-ı Mübîn’dir.
Kitab-ı Mübîn’in bir başka manası:
Birçok müfessirlerimiz Kitab-ı Mübîn’in Kur’ân-ı Kerim olduğunu beyan ederler. Bilhassa; "Yaş ve kuru her ne varsa hepsi Kitab-ı Mübîn’dedir (apaçık bir kitaptadır)" (En’âm, 6/59) ayetini, Kur’ân olarak izah ederler.
Bediüzzaman Hazretleri de Sözler adlı eserinde, "Bir kavle göre Kitab-ı Mübîn, Kur’an’dan ibarettir. Yaş ve kuru, her şey içinde bulunduğunu, şu ayet-i kerime beyan ediyor." (bk. Yirminci Söz, İkinci Makam) cümlesiyle bu tefsire iştirak eder.
“Büyük Kitab-ı Mübînin bir nüshası olan Kur'ân-ı Hakîm” ifadesinden hareket ederek Kitab-ı Mübini de harflerden, kelimelerden meydana gelen bir büyük kitap olarak düşünmek doğru olmaz. Her şey Allah’ın ilminde kelimesiz olarak bulunur. Üstad'ımızın beyan ettiği gibi Kur’an “bir tenezzülat-ı İlâhî” olarak insanların ders alacağı bir şekilde inzal edilmiştir.
Yoksa Allah’ın kelam sıfatı kelimesizdir. Üstad'ımız mahlûkat için “kelimat-ı kudret” ifadesini kullanır. Her mahluk bir kudret kelimesidir ve bu sıfatın bir tecellisidir, fakat kudretin kendisi değildir. Kudret sıfatı kendini kudret kelimelerinde gösterir. Aynen öyle de kelam sıfatı da kendini vahiylerle, ilhamlarla gösterir. Kur’ân-ı Hakîm, Cenab-ı Hakk’ın kelam sıfatıyla insanlarla konuşmasıdır. Allah, aynı sıfatla meleklerle de konuşur ve sevgili kullarının kalbine bazı hakikatleri ilham da eder.
Vahiy gibi ilham da kelimesizdir. Kelimeler, kalbe ilham edilen bir hakikatin akıl yoluyla kelimelere dökülmesinde devreye girerler.
İşte Kitab-ı Mübin de Allah’ın ilminin bir unvanıdır. Ve Allah’ın, varlığını, birliğini, esma ve sıfatlarını Kur’ân ile insanlara bildirmesi Kur’ânın da Kitab-ı Mübinin bir nüshası olduğu şeklinde ders verilmiş bulunuyor.
Mazide Kur’anın mahluk olup olmadığı şeklinde münazara ve münakaşalar olmuştur. Yetkili ulema buyurmuşlardır ki, “Kur’ânın yazıldığı kâğıt ve mürekkeb mahluktur, ama kendisi kelam sıfatından gelmiştir; kudret sıfatıyla yaratılmamıştır ki mahluk olsun.” Nitekim eşyanın ilahi ilimdeki mahiyetleri de mahluk değillerdir, yaratılarak ilim dairesinden kudret dairesine çıktıklarında mahluk olurlar.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü