"Kur'an'da bir hassa var; başka kelamda yoktur. Bir kelamı işitsen, asıl sahib-i kelamı arkasında görürsün, ya içinde bulursun. Üslup, âyine-i insanî..." ifadelerini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Kur'an'da bir hassa var; başka kelâmda yoktur. Bir kelâmı işitsen, asıl sahib-i kelâmı arkasında görürsün, ya içinde bulursun. Üslup, âyine-i insanî." (Sözler, Lemeât, Îcaz ile beyan i’câz-ı Kur’ân.)
Kur’an’ın yedi ciheti ile mu’cize olması ve her ayetinde harika bir belağat ve mana derinliği bulunması sebebi ile kelamın sahibi kelamın içinde parlıyor veya görünüyor. Eser müessirine, sanat sanatkârına işaret ettiği gibi, Kur’an da sahibi olan Allah’a işaret edip onun kelamı olduğunu ilan ve ispat ediyor. İnsanların onu taklitten aciz kalması, onlarca mu’cizesi karşısında insanlığın varlık gösterememesi, kati olarak beşer kelamı olamayacağını gösteriyor ve sahibine işaret ediyor.
Üslup, muhatabın insan olmasından dolayı elbette insanî bir üsluptur. Lakin Kur’an’ın yedi cihetle i’caz ve içinde kırk nevi mu’cizenin bulunması da onun beşer kelamı olmadığının en büyük ispatıdır. Allah zatına yakışır bir üslup ile konuştuğu için, kimse bu konuşmayı taklit edemez, onun haşmet ve azametine yetişemez.
Kelamın sahibine olan işaretine Risale-i Nur'dan bir misali burada takdim edelim:
"İşte şu ayetin bahr-i belâgatinden bir katreye işaret için, bir üslubunu bir temsil aynasında göstereceğiz."
"Nasıl bir harb-i umumide bir kumandan, zaferden sonra, ateş eden bir ordusuna 'Ateş kes!' ve hücum eden diğer bir ordusuna 'Dur!' der, emreder; o anda ateş kesilir, hücum durur. 'İş bitti, istila ettik, bayrağımız düşmanın merkezlerinde yüksek kalelerinin başında dikildi. Esfelü's-sâfilîne giden o edepsiz zalimler cezalarını buldular.' der."
"Aynen öyle de Padişah-ı Bîmisal, kavm-i Nuh'un mahvı için semâvat ve arza emir vermiş. Vazifelerini yaptıktan sonra, ferman ediyor: 'Ey arz, suyunu yut. Ey semâ, dur, işin bitti.' Su çekildi. Dağın başında memur-u İlâhînin çadır vazifesini gören gemisi kuruldu. Zalimler cezalarını buldular."
"İşte şu üslubun ulviyetine bak. 'Zemin ve gök, iki muti asker gibi emir dinler, itaat ederler.' diyor. İşte şu üslup işaret eder ki, insanın isyanından kâinat kızıyor, semâvat ve arz hiddete geliyorlar. Ve şu işaretle der ki: 'Yer ve gök iki muti asker gibi emirlerine bakan bir Zat'a isyan edilmez, edilmemeli.' Dehşetli bir zecri ifade eder."
"İşte, tufan gibi bir hadise-i umumiyeyi bütün netâiciyle, hakaikiyle, birkaç cümlede, îcazlı, i'câzlı, cemalli, icmalli bir tarzda beyan eder. Şu denizin sair katrelerini şu katreye kıyas et." (bk. age., Yirmi Beşinci Söz, Birinci Şuale.)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü