Kur'ân'ın "İsm-i Âzamın muhitinden nüzul ile Arş-ı Âzamın bütün muhâtına bakan ve teftiş eden hikmetfeşan bir kitab-ı mukaddes" olmasını izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem İsm-i Âzam’ın muhitinden nüzul ile Arş-ı Âzam’ın bütün muhatına bakan ve teftiş eden hikmetfeşan bir kitab-ı mukaddestir." (İşârâtü’l-İ’caz)
Arş-ı Âzam mahiyetini tam bilmediğimiz bir mekândır. Kur’an’da ve hadislerde varlığı beyan edilmekle birlikte, mahiyetinden çok bahsedilmemiştir. Bütün âlem-i kevni kaplayan bir mekân olarak bilinir. Hatta “Cennetin sakfı (tavanı) Rahman’ın arşıdır.” hadis-i şerifine göre, Arş cenneti dahi ihata etmiştir.
Buna göre, Kur’an’ın Arş-ı Âzam’ın bütün muhatına bakması ve teftiş etmesi Arş’ın kapladığı bütün mekânlardan haber vermesidir. Yani Kur’an yıldızlardan, gezegenlerden, galaksilerden bahseder; Kürsî’den haber verir, Sidretü’l-müntehâ’ya baktırır; semavatın tabakalarında gezdirir; cenneti, cehennemi ve diğer uhrevi mekânları bildirir ve hakeza...
İşte Kur’an Arş-ı Âzam’ın kapladığı yerlerden haber vermekle, Arş-ı Âzam’ın bütün muhatına bakan ve teftiş eden hikmetfeşan bir kitab-ı mukaddes olur.
Bundan da hakikate şöyle bir kapı açılır:
İnsan bilmediği yerleri görmüş gibi anlatamaz ve oralardan haber veremez. Kur’an Arş-ı Âzam’ın bütün muhatına bakan yerlerden haber veriyor ve oralardan bahsediyor. O hâlde Kur’an bir beşerin sözü olamaz. O mekânları bilmeyen ve o mekânlarda gezmeyen bir beşer Kur’an gibi bir kitap yazamaz. Kur’an olsa olsa bütün o âlemlerin Rabbi olan Allah’ın sözü olabilir.
Ek bilgi için tıklayınız:
- Kur'ân'ın "Arş-ı Âzamdan, İsm-i Âzamdan, her ismin mertebe-i âzamından" gelmesini izah eder misiniz?
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü