Mahiyet-i insaniyeden bazı hasselerin vazifeleri, lezzetleri ve elemleri olduğu zikredilmektedir. Bu hasselerin özelliklerini biraz daha açarak, ahiretteki neticeleri hakkında bilgi verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Bu metinde çok engin, derin ve yüksek bir tefekkür tablosu sunulmuştur. İnsanın görmekten aldığı lezzetin dışında bir de gözün görmekten duyduğu lezzetten söz edilmektedir.
Üstat Hazretleri "Göz bir hassedir ki ruh bu âlemi o pencere ile seyreder." (bk. Sözler, Altıncı Söz) buyuruyor. Bütün lezzetleri tadan da bütün elemleri çeken de ruhtur. Ve ruh basittir, yani terkip değildir. Ruh; aklıyla, hayaliyle, hafızasızla, bütün his dünyasıyla bir tek şeydir. Bu sayılanların hepsi ruha bağlıdırlar, ama bu bağlılık, mesela, kolun gövdeye, kulağın başa bağlı olması gibi değildir.
Üstat Hazretleri, Mesnevi’de insan hakkında “terkib içinde besatetinin” olduğundan söz ediyor. Yani ruh çok şeyi bünyesinde taşımakla birlikte onlardan terkib edilmiş değildir.
Bu derste çok farklı ve derin bir tablo ile karşı karşıyayız:
Terkib olmayan bu ruhun sahip olduğu her bir hissin, her duygunun ayrı bir vazifesi olduğu gibi, o fıtrî vazifeyi görmekle ayrı bir ubudiyeti ve buna karşı ayrı bir lezzeti ve mükâfatı da var.
Metinden verilen misallerden birisi şöyle:
"Mesela, kulak, sadâların envalarını, latif nağmelerini ve mesmuat âleminde Cenab-ı Hakk'ın letaif-i rahmetini hisseder. Ayrı bir ubudiyet, ayrı bir lezzet, ayrı da bir mükâfatı var." (Sözler, Otuz İkinci Söz, Üçüncü Mevkıf)
Burada kulağın letaif-i rahmeti hissettiği ifade ediliyor. Ruhumuz güzel bir sadadan, latif bir nağmeden zevk alır. Kulağın buna vesile olması onun ubudiyetidir ve ruhun aldığı lezzetten başka kulak da yaptığı bu ubudiyetten hem lezzet alır, hem de mükâfat.
Her şeyin Allah’ı hamd ile tesbih ettiğini beyan eden âyet-i kerîmenin sonunda geçen "Fakat siz onların tesbihlerini fehmedemezsiniz" hakikati her bir organ için, her bir duygu için ve her bir his için de geçerlidir.
Külliyat'ta muhtelif vesilelerle bu dünyanın gölgeler âlemi, ahiretin ise asıllar âlemi olduğu nazara verilmiş ve Rabbimizden bize gösterdiği bu numunelerin ve gölgelerin asıllarını ihsan etmesi niyaz edilmiştir. Bedene ve ruha ait bütün lezzetlerin, yani yeme ve içmenin, temaşa ve tefekkürün de asılları ahirette, cennettedir.
Bu kaide, insanın his dünyasının bu dünyada aldıkları lezzetler için de geçerlidir, onların da asılları cennette zevk edilecektir.
اَصْدَقُ الْكَلاَمِ وَاَبْلَغُ النِّظَامِ كَلاَمُ اللّٰهِ الْمَلِكِ الْعَزِيزِ الْعَلاَّمِ
"Sözün en doğrusu ve nazmın en beliği, bütün mülkün hakiki Mâliki olan, kudreti her şeye galip bulunan ve ilmi herş eyi kuşatan Allah’ın kelamıdır..." (Sözler, Otuz İkinci Söz, Üçüncü Mevkıf)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü