Mahlukatın sarahaten zikirleri pek şöhret bulmuş değil. Bunlara sadece bazı müstesna kullar mı vakıf oluyorlar?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Bizim “fırtınalı bir denizden, zelzeleli bir zeminden”, "Ne diyorsunuz?" diye sormamız, kavlî bir sual değil, düşünme, tefekkür etme manasınadır.

Denizin fırtına ile dalgalanmasında ve zeminin zelzele ile sarsılmasında, hangi ilahi isimlerin tecelli ettiğini düşünmemiz gerektiği, farklı bir üslupla ders verilmektedir.

Sual şeklini almış bu düşüncemize, deniz ve zemin namına yine biz cevap verir ve onların "Yâ Celîl! Yâ Celîl! Yâ Azîz!, Yâ Cebbâr!" dediklerini işitir gibi oluruz.

Bu dersin haşiyesinde, çok ehemmiyetli bir noktaya dikkat çekiliyor:

Üstad Hazretleri, kedilerin ağızlarını kapayarak, mahreçsiz. “Ya Rahîm” zikrini çektiklerini ifade ettikten sonra şöyle buyuruyor:

“Sonra kalbime geldi, 'Acaba şu ismin vech-i tahsîsi nedir ve ne için insan şivesiyle zikrederler, hayvan lisaniyle etmiyorlar?' "(1)

Demek oluyor ki, kedi dışındaki bütün hayvanlar da Allah’ın rahmetini kendi lisanlarıyla yad ederler; ancak insanlar gibi “Ya Rahîm” diyerek değil.

Buna göre, fırtınalı bir denizin yahut zelzeleli bir zeminin “Yâ Celîl! Yâ Celîl! Yâ Azîz!, Yâ Cebbâr!" demeleri de kendi lisanlarıyladır. Biz onlarda okunan bu esmâ-i İlâhiyeleri kendi lisanımızla ifade etmiş oluyoruz.

1) bk. Sözler, Yirmi Dördüncü Söz, Birinci Dal (Haşiye).

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 2.154
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Haktan34

Burda bir benzetmemi var yoksa kulakla isitebilirmiyiz.. isitilenbirse ..bir yolu varmı?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

Eğer o yüksek hakikatleri yakından temâşâ etmek istersen, git, fırtınalı bir denizden, zelzeleli bir zeminden sor. "Ne diyorsunuz?" de. Elbette "Yâ Celîl, yâ Celîl, yâ Azîz, yâ Cebbâr" dediklerini işiteceksin.”

Cansız varlıkların anlayabildiğimiz dili kal dili (konuşma dili) değil hal dilidir. Mesela bir trafik lambasının dur ya da geç diye konuşan bir dili yoktur ama hal dili ile trafiği kontrol eder. Fırtınalı deniz, zelzeleli zeminde aynı trafik lambası gibi hal dili bize Allah’ın Celil, Aziz, Cebbar gibi isimlerini ders verip öğretiyor.

Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih eder; O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihini anlayamazsınız. O halîmdir, bağışlayıcıdır.” İsra, 44

Müfessirlere göre ayette ifade edilen tesbih iki çeşittir:

Birincisi dil ile tesbih. Her şey kendi diliyle Hakk’ı tesbih eder ama ayette belirtildiği gibi insanlar bunu anlayamazlar. Bu anlamda cansız varlıklarında bizim idrakinden aciz kaldığımız bir konuşma şekli ve dili vardır.

İkincisi hal ile tesbih. Evrendeki varlık ve olayların var oluş ve işleyişini gerçekleştiren ilahi yasalara bütün kainat mutlak bir zorunlulukla boyun eğmekte, bu suretle yaratanı tesbih etmektedir.

Bu anlamda Müminiyle münkiriyle bütün insanlar da Allah’ı tesbih ederler, varlığına tanıklık ederler. Özetle zerreden küreye, galaksilerden hidrojen çekirdeğinin etrafında saniyede 2000 km. hızla dönen elektrona kadar evrendeki her şey Allah’ın mutlak düzeni içinde işlemekte, Onu tesbih etmekte, Onun varlığına, birliğine kudret ve hikmetine tanıklık etmektedir.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Kullanıcı

Ben de kedilerin Ya Rahim dediğini işitebileceğimizi anlamadım. Sarahaten işitebilir miyiz?

Hem sadece kediler demiyor, guguk kuşlarının Ya Kuddüs dediğini, Allahın bu ismini anarak bakarsak, öyle duyuyoruz, ne dersiniz? 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale
Sarih anlamak maneviyat ve velayet ile olur diye düşünüyoruz.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...