"Maksadı yalnız avâmın imanlarını şüphelerden ve müteşabih hadîsleri inkârdan kurtarmaktır." Biz de bu nazarla mı ele almalıyız? Asıl maksadın müteşabih hadîsler olduğunu mu düşünmeliyiz?
Değerli Kardeşimiz;
فَقَدْ جَاۤءَ اَشْرَاطُهَا âyetinin bir nüktesi, bu zamanda akîde-i avâm-ı mü’minîni vikaye ve şübehattan muhafaza için yazılmış. Âhir zamanda vukua gelecek hâdisâta dair hadîslerin bir kısmı, müteşabihat-ı Kur’âniye gibi, derin mânâları var. Muhkemat gibi tefsir edilmez ve herkes bilemez. Belki tefsir yerinde te’vil ederler."
"Şimdilik o hâdisât-ı gaybiyenin yüzer misallerinden, mülhidler tarafından avâmın akidelerini bozmak fikriyle işâa edilen yirmi üç Meseleleri, tevfik-i Rabbânî ile gayet muhtasar bir surette beyan edilecek. Ve o Meseleler mülhidlerin tahmini gibi zarar vermemekle beraber, her biri bir lem’a-i i’câz-ı Nebevî olduğu görünmekle ve hakikî te’villeri ispat ve izhar edilmekle akîde-i avâmı kuvvetlendirmeye mühim bir sebep olmasını rahmet-i Rabbânîden rica edip hatîâtımı ve galatatımı afv ve mağfiret altına almasını Rabb-i Rahîmimden niyaz ederim."(1)
Üstad Hazretleri, bu ifadelerinde, ahir zaman ve deccal gibi bahislere neden yer verdiğinin sebeplerini izah ediyor.
Bu ifadelerden iki temel gayeyi anlıyoruz. Birisi, ahir zaman ve deccal ile alakalı hadîslerin müteşabih ifadelerine ehl-i fennin hücum etmesi ve dinde şüphe uyandırmasına mukabil, Üstad Hazretleri o gibi hadîslerin te’villerini yaparak hakiki mânasını izah edip, o itirazlara hem cevap veriyor hem de avam insanların kafasında teşekkül eden bulanıklığı ve şüpheleri izale ediyor.
İkinci sebep olarak ise, deccal gibi dehşetli dinsizlerin ehl-i imana vereceği zararı en asgariye indirmektir. İnsanların ekserisi, deccal gibi dinsizlerin hakiki yüzünü göremediği ve bilemediği için, başka isim ve unvanlar ile peşinden gidip ebedî saadetini tehlikeye atıyor. Elbette farklı unvanlar ile toplumda kökleşmiş böyle münafık, zındık ve dinsizlere işaret edip akla kapı açmak, Üstad Hazretleri gibi allamelerin ve asrın müceddidinin en büyük bir vazifesidir. Eğer bu gibi mühim meselelere işaret edilmese, birçok insanın imanı tehlikeye düşer.
Risale-i Nurların bu bahisleri evhama değil, tam aksine itminana sebeptir. Yani bu bahisler olmasa idi, serseri şaşkınlar gibi kimin ardında gidilir, kimin ardından gidilmez diye evhama ve şüpheye düşecektir. Bu bahisler bize neyin doğru, neyin yanlış olduğu hususunda mühim bir ipucu vermiş ve bizi evham ve şüphelerden muhafaza ve vikaye etmiştir.
Netice olarak, bu risale sadece müteşabih hadîslerin te’vil ve tabiri değil, aynı zamanda o dehşetli şahsın dehşetli fikir ve ideolojilerinden de insanları muhafaza etmek için kaleme alınmıştır. Her iki sebep de çok manidardır ve gayet ehemmiyetlidir. Bu yüzden, birisini birisine takdim etmemiz gerekmez.
(1) bk. Şualar, Beşinci Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü