"Mesail-i imaniyenin itidal-i demle, insafla, bir müdavele-i efkâr suretinde bahsi caizdir." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Mezkûr mesail gibi dakik mesail-i imaniyeyi, mizansız mücadele suretinde cemaat içinde bahsetmek caiz değildir. Mizansız mücadele olduğundan, tiryak iken zehir olur. Diyenlere, dinleyenlere zarardır. Belki böyle mesail-i imaniyenin itidal-i demle, insafla, bir müdavele-i efkâr suretinde bahsi caizdir."(1)
Bu paragrafta ebedî saadetin vesikası ve teminatı olan imana dair konuların, nasıl ve ne şekilde bahsedilmesi gerektiği ifade ediliyor. İmana dair meseleleri öyle ölçüsüz, seviyesiz, münakaşa şeklinde bahsetmek caiz değildir. Kahvehanede siyasi konuları tartışır gibi imana dair konuları mevzu bahis etmek doğru değildir.
Çünkü seviyesiz, ölçüsüz bir üslub ile konuşmak, kişilerin menfi duygularını uyandırıp kabartır. Bu da insanı inada hatta inkâra kadar götürür ki, neticesi çok vahim olur.
"İtidal-i dem", müsbet ve mutedil olmak, mukteza-yı hale mutabık hareket etmek, yerli yerinde davranmak, ölçülü hareket etmek, insicam ve ahengi bozacak aşırılıklardan kaçınmak gibi birçok mânaya gelmektedir. İnsaf, merhamet ve adalet dairesinde hakikati kabul ve itiraf etmek mânalarında da kullanılır.
Risale-i Nur'da insafın temel esası şu şekilde tarif ediliyor:
“Eğer bir meselenin münazarasında kendi sözünün haklı çıktığına taraftar olup ve kendi haklı çıktığına sevinse ve hasmının haksız ve yanlış olduğuna memnun olsa, insafsızdır.”(2)
"Müdavele-i efkâr" karşılıklı fikir alışverişinde bulunmak demektir. Müminler imana dair konularda tartışmaz, münakaşaya girişmez, birbirlerinden ancak fikir alışverişinde bulunurlar.
Dipnotlar:
1) bk. Mektubat, On İkinci Mektup.
2) bk. Lem'alar, Yirminci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü