"Mesela, Güneş, müşahhas bir cüz'î olduğu halde, parlak eşya vasıtasıyla bir külli hükmüne geçer..." Güneş için nazara verilen bu hususiyeti biraz daha izah ederek; sıfat ve şuunat-ı İlahiye ile mukayese edebilir miyiz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Mesela Güneş, müşahhas bir cüz’î olduğu halde, parlak eşya vasıtasıyla bir külli hükmüne geçer. Zemin yüzündeki bütün parlak şeylere, hatta her bir katre suya ve cam zerreciklerine birer aksini, birer misali güneşi, onların kabiliyetine göre verir. Güneş'in hararet ve ziyası ve ziyasındaki yedi rengi ve zatının bir nevi misali, her bir parlak cisimde bulunur."

"Faraza Güneş'in ilmi, şuuru bulunsa idi; her ayine onun bir nevi menzili ve tahtı ve iskemlesi hükmünde olup her şeyle bizzat temas eder, her zişuurla ayineleri vasıtasıyla, hatta göz bebeğiyle birer telefon hükmünde muhabere edebilirdi. Bir şey, bir şeye mani olmazdı. Bir muhabere, bir muhabereye set çekmezdi. Her yerde bulunmakla beraber, hiçbir yerde bulunmazdı." (Sözler, Otuz İkinci Söz, İkinci Mevkıf.)

On Altıncı Söz’de izah edildiği gibi Güneş yarı nuranidir aynalardaki akisleri onun aynı olmamakla birlikte birçok özelliklerini taşırlar. Güneş'in aynadaki tecellilerinin de ışığı vardır, ısısı vardır, yedi rengi vardır. On Altıncı Söz’de Üstad Hazretleri güneş ışığındaki yedi rengi, Cenab-ı Hakk’ın yedi sıfatına benzetiyor. Güneş aynadaki bu sıfatları ile daima münasebet halindedir. Güneşi şuurlu farz etsek o yedi renkten birisi mesela konuşma sıfatı olsa, Güneş milyonlarca aynadaki akislerinin her biriyle konuşabilir, onların birbirinden ayrı olan tüm isteklerini beraber dinleyebilir ve birlikte yerine getirebilir. Bir tecelliyle konuşması diğerlerine mani olmaz.

İnsan bir anda iki kişiyle konuşamaz ve isteklerini aynı anda yerine getiremez. Zira insanın iradesi gibi kudreti ve diğer sıfatları da cüz’idir. Bir anda ancak bir şey irade edebilir ve dolayısıyla da bir anda ancak bir iş görebilir. Zira insan kesif ve maddi bir varlıktır.

Yine On Altıncı Söz'de şu ifade geçer:

" … Sen ayineler mahzenine girsen, bir Said binler Said olur. Fakat zihayat yalnız sensin, ötekiler ölüdürler. Hayat hassaları onlarda yoktur." (bk. age., On Altıncı Söz.)

Güneş ise tecelli ettiği her aynaya ışığını ve ısısını verir. Onları da bu sıfatlara sahip kılar. İşte insanın aldandığı nokta, Cenab-Hakk’ın hadsiz işleri birlikte ve son derece kolay yapmasını düşünürken kendi irade ve kudretini ölçü almasıdır. Hâlbuki Güneş'e baksa bu hakikatin çok misallerini onda bulacaktır, bir anda sayısız işlerin birlikte yapılabileceğini anlayacaktır. Daha sonra küfür inadından vazgeçebilirse şöyle düşünecektir:

Allah’ın Nur isminin cüz’i bir tecellisine mazhar olan Güneş bir anda sayısız işleri birlikte yaparsa, elbette bütün isimleri nurani ve bütün sıfatları sonsuz olan Allah hadsiz işleri beraber ve külfetsiz yapabilir.

Zaten, kâinattaki her şeyin birlikte ve mükemmel bir nizam ile çalıştığını bütün akıl sahipleri biliyorlar ve gözleriyle de görüyorlar. Ama işledikleri günahlar, bozuk hayat düzenleri yahut batıl ideolojileri sebebiyle bu akıl almaz icraatı ya düşünmeden yaşıyor yahut tesadüfe, tabiata havale etmekle kendilerini avutuyor ve akıllarını uyutuyorlar.

Aslında “Nefsini bilen Rabbini bilir.” hakikatince kendi vücutlarına baksalar, ondaki yüz trilyon hücrenin ve onlara takılı sayısız işlerin birlikte ve karıştırılmaksızın yapıldığını düşünseler ve bunların hiçbirini kendi iradeleriyle yapmadıklarını da nazara alsalar, hakikati rahatça bulacaklardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 921
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...