Mevcudatta sebeb-i muhabbet olan şeyler nelerdir? Ayrı ayrı açıklar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Muhabbetin sebeplerini Üstad Hazretleri şu şekilde ifade ediyor:

"Seyyid Şerif Cürcânî Şerhu’l-Mevâkıf’ta demiş ki: 'Sebeb-i muhabbet, ya lezzet veya menfaat ya müşâkelet (yani meyl-i cinsiyet) ya kemâldir. Çünkü kemâl mahbub-u lizâtihîdir.'

"Yani, ne şeyi seversen, ya lezzet için seversin ya menfaat için ya evlâda meyil gibi bir müşâkele-i cinsiye için ya kemâl olduğu için seversin. Eğer kemâl ise, başka bir sebep, bir garaz lâzım değil; o bizzat sevilir."

"Meselâ, eski zamanda sahib-i kemâlât insanları herkes sever; onlara karşı hiçbir alâka olmadığı halde istihsankârâne muhabbet edilir."
(1)

Evet, sebeb-i muhabbet; ihsan, cemal ve kemaldir. Yani insan ihsan, cemal ve kemalden dolayı bir şeyi sever ve ona muhabbet besler.

İhsan; ikram ve lütuf demektir. Bize bir şey ikram eden ve lütufda bulunan birine karşı kalben muhabbet besler, teşekkür eder ve minnet duyarız. O halde, bize sayısız ikram ve ihsanlarda bulunan Allah’a muhabbet etmemiz, şükretmemiz imanî ve vicdanî bir vazifemizdir.

Bütün ihsan ve ikramlar, her nimet Allah’ın rahmet hazinesinden gelmekte, O’nun rahmet çeşmesinden akmaktadır. İnsanların ihsan ve ikramları da onun ihsan ve ikramının bir tecellisi ve basit bir gölgesidir. Hal böyle iken, insanın Allah’a sonsuz bir muhabbet beslemesi gerekirken, bu ikram ve ihsanların Allah’tan geldiğini unutup, sebeplere vermesi muhabbetin yönünü değiştirmektir. Meselâ, anne ve babanın üstünde Allah’ın şefkat elini görmeyen bir yavru, muhabbetini anne ve babasına sarf ediyor.

Cemal; güzellik demektir. İnsanın kalbi güzelliklere de ilgisiz kalmaz. Bir yerde güzellik gördü mü ona muhabbet beslemeye başlar.

“ …Fıtrat-ı beşeriyede cemale karşı bir muhabbet ve kemale karşı perestiş etmek ve ihsana karşı sevmek vardır.” (Lem’alar)

Yani insan daima güzel ve mükemmel olanı sever. Bunlar bizzat, yani bir sebebe bağlı olmaksızın sevilirler; başkasının yaptığı bir sanat eserini sevmemiz, takdir etmemiz gibi.

Yine insan kendisine ihsan edeni, ihtiyacını göreni de sever.

Bazan âsâra muhabbet suretiyle esmâyı sever. ”cümlesi cemale karşı muhabbeti ifade eder.

İnsan, kendisine bir faydası olsun veya olmasın güzel olan her şeyi sever. Çiçeği de sever, kuzuyu da sever, güneşi de sever. Bütün güzel eşya Allah’ın Müzeyyin, Musavvir, Kuddüs gibi esmâsının birer aynasıdırlar, o esmânın güzelliklerini yansıtırlar.

Yine insan, kendisine bir faydası olsun veya olmasın mükemmel olan her şeyi sever, ona hayranlık duyar. Bu âlemde her mahlûk kendi mahiyetine göre en mükemmel olarak yaratılmıştır. Deniz de mükemmeldir içindeki balıklar da… Orman da mükemmeldir, içindeki ceylanlar ve aslanlar da… Ağaç da mükemmeldir, yaprakları, çiçekleri meyveleri de. Bütün bu kemaller hepsi nihâyet kemalde olan Hâlık, Mâlik, Zâhir, Bâtın, Celîl, Cemil gibi çok esmânın tecellileridirler.

“… Hadsiz ihtiyacat noktasında esmâya muhtaç ve müştak olur ve o ihtiyaçla sever.” ifadesi de ihsana karşı sevmekle mukabele dersi verir.

Ve insan birbirinden farklı çok ihtiyaçlarının her birinin ayrı isimlerin tecellileriyle görüldüğünü düşünmekle Rezzâk, Mün’im, Basir, Semi’, Kerîm gibi bütün cemalî isimleri sever, Rabbine hamd ve şükreder.

"Güzellik" sadece bir suret ve şekil güzelliği değildir; ahlâk güzelliği gibi her şeyin kendine mahsus bir güzelliği vardır. Kâinattaki bütün güzellikler Allah’ın sonsuz güzelliğinden gelen ve çok perdelerden geçmiş birer gölgeler hükmündedirler.

Kemal; kusursuzluk ve mükemmellik demektir. İnsanın kalbi kusursuz ve mükemmel olan bir şeyi sever ve muhabbet besler. Kâinattaki bütün mükemmellikler; Allah’ın mutlak ve sonsuz kemalinden süzülüp gelen birer tecellidir.

(1) bk. Sözler, Otuz İkinci Söz, İkinci Mevkıf.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...