"Mevt-i dünyanın vuku bulmasıdır. Şu meseleye delil: Bütün Edyan-ı Semaviyenin icmaıdır ve bütün fıtrat-ı selimenin şehadetidir ve şu kâinatın bütün tahavvülat ve tebeddülat ve tegayyüratının işaretidir." Sayılanlar, dünyanın ölmesine nasıl şehadet eder?
Değerli Kardeşimiz;
"Mevt-i dünyanın vuku bulmasıdır. Şu meseleye delil: Bütün Edyan-ı Semaviyenin icmaıdır ve bütün fıtrat-ı selimenin şehadetidir ve şu kâinatın bütün tahavvülat ve tebeddülat ve tagayyüratının işaretidir. Hem asırlar, seneler adedince zihayat dünyaların ve seyyar âlemlerin, şu dünya misafirhanesinde mevtleriyle, asıl dünyanın da onlar gibi ölmesine şehadetleridir."(1)
Bu derste kıyametin kopmasıyla dünyanın öleceğine dört ayrı delil getiriliyor.
Birisi “Edyan-ı Semaviyenin icmaı.” Semavi dinlerin hepsinde altı iman rüknü aynen mevcuttur. Fark sadece ibadetlerde, imtihan şekillerindedir. İman hakikatlerinden birisi de ahirete imandır ve bu rükne iman edilmesi bütün semavi dinlerde mevcuttur. Dünyanın ölümü ahiret hayatının başlangıç noktası olduğuna göre, bütün hak dinler kıyametten de bahsediyor demektir.
İkinci delil “fıtrat-ı selimenin şehadetidir.” Aklın düşünmesine, deliller toplamasına gerek kalmadan, her kalp ve vicdan bu dünya hayatının ebedî olmayacağını bilir.
Üçüncü delil “kâinatın bütün tahavvülât ve tebeddülât ve tegayyüratının işaretidir.” Bu delilde akıl devreye girer. Her şeyin değiştiğini gören ve düşünen insan, bu değişimin ebedî olmayacağını aklen bilir.
Önceki bir sualin cevabında, Üstad Hazretlerinin “tekamül kanununa tabi olan eşyanın ölümün pençesinden kurtulamayacağını” izah ve ispat ettiğini nakletmiştik. Hâl değiştirme, yer değiştirme, ayrı bir şeye dönüşme ve başkalaşma hep mahluk sıfatlarıdır. Ve her mahlukun evveli olduğu gibi ahiri de vardır.
Bu vesileyle Nur Külliyatı’nda çok geçen “tebeddül, tahavvül ve tağayyür” mefhumlarından kısaca söz edelim.
Bu üç kelime yakın mana taşırlar ve çoğu zaman birbiri yerinde de kullanılırlar. Bununla birlikte aralarında az da olsa fark vardır.
Tebeddül, değişikliğe uğrama demektir. Ancak bu değişiklik hâl değişimi şeklinde olmadığı gibi, bir başka mahiyete bürünme şeklinde de değildir. Mesela, kişi tedavi maksatlı olarak bir başka beldeye göçtüğünde tebdil-i hava ifadesini kullanırız, tahvil yahut tağyirden söz etmeyiz.
Tahavvülde, hâl değişikliği söz konusudur ve Türkçe’de en yakın ifadesi “dönüşüm”dür.
Tağayyür ise, ayrı bir mahiyete kavuşmaktır, bunun da Türkçe’deki en yakın ifadesi “başkalaşma”dır.
Suyun buhar hâline gelmesi tebeddüle; soğuk havanın, yerini sıcaklara bırakması tahavvüle, maddenin enerjiye, enerjinin de maddeye dönüşmesi ise tağayyüre birer misal olabilir. Arzettiğimiz gibi bu üç mefhum çoğu kez birbiri yerinde kullanılabilirler.
Dördüncü delil; “...seyyar âlemlerin, şu dünya misafirhanesinde mevtleriyle, asıl dünyanın da onlar gibi ölmesine şehadetleridir.”
Üstad Hazretleri insanı, “kâinat ağacının en son ve en mükemmel meyvesi” olarak tavsif ediyor. Meyve, kendi ağacından süzülmüş bir hülasa olması cihetiyle ağaçta olmayan bir kanun meyvede de bulunmuyor. Ağaç tedricen büyüdüğü, kemale erdikten sonra zevale meylettiği ve sonunda öldüğü gibi, onun meyvesi de aynı şekilde büyür, kemale erer ve ölür. Bu hakikat, kâinatla onun meyvesi olan insan için de aynen geçerlidir. Buna göre, kâinat ağacının dalları, çiçekleri meyveleri hükmünde olan bitkilerin, hayvanların ve insanların ölümleri, kâinatın da öleceğinin en açık delilidir.
Üstadımız burada da ayrı bir benzetme yapıyor ve kâinat sarayının misafirlerinin ölümlerinin sarayın da bir gün öleceğini gösterdiğini beyan ediyor. Zira o saray da içindeki misafirler gibi yapılmış, kemale ermiş, sonra yıpranmaya, eskimeye başlamıştır. Misafirlerin eskimiş bir sarayı tamamen terketmeleri gibi, sarayın kendisi de bir gün yıkılacaktır.
“Yeryüzünde bulunan her şey fanidir; ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.” (Rahmân, 55/26, 27)
1) bk. Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, İkinci Maksat.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü