Mürted nedir; İslam'da cezası nedir? Mürtedin öldürülmesi din özgürlüğü ile çelişmez mi? İsteyen istediği dini seçemez mi?
Değerli Kardeşimiz;
"Malumdur ki, âlâ bir şey bozulsa, edna bir şeyin bozulmasından daha ziyade bozuk olur. Mesela, nasıl ki süt ve yoğurt bozulsalar yine yenilebilir. Yağ bozulsa yenilmez, bazen zehir gibi olur. Öyle de mahlukatın en mükerremi, belki en âlâsı olan insan, eğer bozulsa, bozuk hayvandan daha ziyade bozuk olur. Müteaffin maddelerin kokusuyla telezzüz eden haşarat gibi ve ısırmakla zehirlendirmekten lezzet alan yılanlar gibi, dalalet bataklığındaki şerler ve habis ahlaklarla telezzüz ve iftihar eder ve zulmün zulümatındaki zararlardan ve cinayetlerden lezzet alırlar, âdeta şeytanın mahiyetine girerler."
"Evet, cinnî şeytanın vücuduna kati bir delili, insî şeytanın vücududur." (Lem'alar, On Üçüncü Lem'a.)
Burada asıl verilen mesaj şudur:
Mürted, İslam dininden çıkmış kişiye denir. İslam dini ise dinlerin en yükseği ve en mükemmelidir. Dinlerin en yükseğini ve mükemmelini terk eden adam, artık başka dinleri ve kanunları tanımaz ve onların terbiyesine girmez. Böyle olunca, mürted tam bir kuralsızlık ve anarşistlik içine düşer. Bu da toplum için büyük bir risk teşkil eder. Nasıl kangren olan aza vücudun bütününe zarar vermemesi için kesilip atılır ise, böyle anarşist ve kuralsız mürted de toplumun bünyesine zarar vermemesi için idam edilip temizlenir.
Üstad Hazretlerinin yukarıda vermiş olduğu örnekteki gibi, süt ve yoğurt bozulsa yine yenip kullanılabilir, ama sütün en mükemmel kısmı olan yağ bozulsa, ondan yeni bir ürün çıkmaz. Zira ondan daha üstün bir ürün olmadığı için, başka ürün olmaya kabiliyeti kalmıyor. İşte Müslüman da insanlığı ve ahlakı en kamil olan İslam dininden öğrendiği ve onunla terbiye olduğu için, artık bu daireden çıktığı zaman ruhuna kemalat kazandıracak başka bir nokta, başka bir sistem kalmıyor, bu yüzden tam bir inkâr ve anarşiye kayıyor. Böyle zararlı bir haşerenin de hakkı hayatı kalmasa gerek. İşte bu yüzden bütün mezheplerde "Mürtedin hakkı hayatı yoktur." diye hüküm verilmiştir.
"Ecnebi dinsizleri gibi de olamaz. Çünkü onlar Peygamberi inkâr etseler, diğerlerini tanıyabilirler. Peygamberleri bilmeseler de Allah'ı tanıyabilirler. Allah'ı bilmeseler de, kemalata medar olacak bazı güzel hasletler bulunabilir."
"Fakat bir Müslüman, hem enbiyayı, hem Rabbini, hem bütün kemalatı Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm vasıtasıyla biliyor. Onun terbiyesini bırakan ve zincirinden çıkan, daha hiçbir peygamberi (a.s.) tanımaz ve Allah'ı da tanımaz ve ruhunda kemalatı muhafaza edecek hiçbir esasatı bilemez. Çünkü peygamberlerin en ahiri ve en büyükleri ve dini ve daveti umum nev-i beşere baktığı için ve mucizatça ve dince umuma faik ve bütün nev-i beşere bütün hakaikte üstadlık edip on dört asırda parlak bir surette ispat eden ve nev-i beşerin medar-ı iftiharı bir zatın terbiye-i esasiyelerini ve usul-ü dinini terk eden, elbette hiçbir cihette bir nur, bir kemal bulamaz. Sukut-u mutlaka mahkûmdur." (Sözler, On Üçüncü Söz, İkinci Makam.)
Burada asıl mukayese edilen husus, mürtet ile dinsiz Avrupalının arasındaki farktır. Mürted bütün mükemmel şeyleri en mükemmel olarak, en mükemmel peygamberin terbiyesinde tanıdığı, bildiği için, artık irtidat ile bu mükemmel terbiyeden çıksa, ondan daha iyisini ve mükemmelini bulamayacağı için, insanlıktan da çıkar. Artık insani ve kemalata medar bir dayanak kendi ruhunda bulamaz, muzır bir haşarat derecesine düşer.
Ama dinsiz Avrupalı, bozuk ve tahrif edilmiş bir dini terk ettiği için, ondan daha iyisi olan İslam’ı bulabilir. Bulmasa da fıtratı mürtedinki gibi kokuşmadığı, insanlığı bozulmadığı için, insanlığın faydasına olan işlerde kendini istihdam edebilir. Nitekim birçok faydalı ve sosyal içerikli kurum ve kuruluşlar bu Avrupalı dinsizler tarafından tesis edilmiştir.
İslam farklı din ve inançta olanlara baskı yapmıyor; bilakis onların inancını garanti altına alıyor. Lakin Müslüman olan birisinin dinden çıkmasını da cezalandırıyor ki, bu fikir hürriyetine aykırı değildir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Biz içtihat gerektirir derken İslam otoritesini farz ederek böyle bir hükme gittik. Yoksa İslam otoritesinin olmadığı bir yerde şahısların kendi başına mürtetleri cezalandırması elbette mümkün değildir.
Faraza şu an Türkiye de İslam otoritesi tesis edilmiş olsa mevcut mürtetlerin durumu ne olmalıdır sorusu birilerinin cevaplandıracağı bir konu değildir. Bu ancak şeriatta müçtehit bir alimin altından kalkacağı bir husustur. Yoksa İslam otoritesinin olmadığı yerde hüküm tebliğ ve iknadır yani şu an ki Risale-i Nurun tarzıdır.