"Mustafa Kemal sana üç yüz lira maaş verip, Kürdistana ve vilâyât-ı Şarkiyeye, Şeyh Sinûsî yerine vâiz-i umumî yapmak teklifini neden kabul etmedin?" Üstad neden vaizliği kabul etmiyor?
Değerli Kardeşimiz;
“Büyük memurlardan birkaç zat benden sordular ki: 'Mustafa Kemal sana üç yüz lira maaş verip Kürdistan’a ve vilayat-ı şarkiyeye Şeyh Sünusi yerine vaiz-i umumi yapmak teklifini neden kabul etmedin? Eğer kabul etseydin, ihtilal yüzünden kesilen yüz bin adamın hayatlarını kurtarmaya sebep olurdun.' dediler."
"Ben de onlara cevaben dedim ki: Yirmişer, otuzar senelik hayat-ı dünyeviyeyi o adamlar için kurtarmadığıma bedel, yüz binler vatandaşa, her birisine milyonlar sene uhrevi hayatı kazandırmaya vesile olan Risale-i Nur, o zayiatın yerine binler derece iş görmüş."
"Eğer o teklifi ben kabul etseydim, hiçbir şeye alet olamayan ve tabi olmayan ve sırr-ı ihlası taşıyan Risale-i Nur meydana gelmezdi. Hatta ben, hapiste muhterem kardeşlerime demiştim: Eğer Ankara’ya gönderilen Risale-i Nur'un şiddetli tokatları için beni idama mahkum eden zatlar, Risale-i Nurla imanlarını kurtarıp idam-ı ebediden necat bulsalar, siz şahit olunuz, ben onları da ruh u canımla helal ederim.”(1)
Teklif edilen vaizlik, Üstadı susturmak ve emri altına alıp dini dilediği gibi tahrip etme niyetiyledir. Yani Mustafa Kemal’in asıl hedefi, İslam dini üzerinde tam bir kontrol ve dini kendi hevesine göre yeniden tanzim ve tahrif (ezan ve ibadetin Türkçe yapılmasını istemesi gibi) etmektir.
Böyle niyeti olan birisinin emri altına girmek o niyete hizmet etmek manasına gelir ki, Üstad gibi büyük bir müceddidin buna âlet olması düşünülemez. İslam tarihinde büyük âlim ve müceddidler iktidar ve sultanın emri altına girmeyi ilmin izzetine aykırı görmüş ve olabildiği kadar siyasî iktidarlardan uzak durmuşlardır.
İmam-ı Azam Hazretlerinin ifadesi ile “Sultanın sofrasına oturan âlimin fetvasına itibar edilmez.” İmam-ı Azam Hazretleri dönemin iktidarına boyun eğmediği ve kendisine teklif edilen baş kadılık makamını reddettiği için, zindana atılmış ve orada şehid olmuştur.
Benzer bir durum Üstadımız için de geçerlidir. Üstadımız teklif edilen maaş ve vaizliği reddettiği için, yani onların emri altına girmeyi kabul etmediği için devamlı baskı görmüş, akıl almaz zulümlere maruz kalmış, sürgüne gönderilmiş, devamlı gözaltında tutulmuş, birçok defa zehirlenmiş ve suikastlarla şehit edilmek istenmiştir.
Mustafa Kemal birçok âlimi sofrasına çekti, karınlarını doyurdu ve onlara türlü fetvaları imzalattırdı. Üstadımız süfyan ile alakalı hadislerden çıkardığı bir derste; "aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar."(2) diyerek, bu hakikate ışık tutar.
Mustafa Kemal’in sofrasına çok oturan âlimlerden bazıları, ilk fötr şapka giyenlerden oldukları gibi, Türkçe ezan fetvasını veren de onlardır. O zatların bu hali ile Risale-i Nur'u telif etmesi ve milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile olması mümkün mü? Eğer Üstadımız o teklifi kabul etmiş olsa idi, aynı o zatlar gibi iktidarın kuklası olmaya mahkûm olacaktı.
Samimi bir âlim, ilmin izzetini muhafaza etmek adına hiçbir iktidarın tesiri altına girmez ve girmemelidir. Fiilî olarak devlet adamlarının tesiri altına girmemek ayrıdır, ilmî ve manevî desteği ile devletin selameti ve ümmetin istikameti için çalışmak, devlete gelecek maddî ve manevî her türlü tehlikelerin def'edilmesi ayrıdır. Bu farkı da iz'an ve akıl sahipleri iyi tespit edip, adımlarını ona göre atar.
Dipnotlar:
(1) bk. Emirdağ Lâhikası-I, 2. Mektup.
(2) bk. Şualar, Beşinci Şua, İkinci Makam.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü