"Müşterilere gösterilmek üzere kumaş toplarının açılıp arz edildiği gibi, eşyanın envâı da bast edilerek enzar-ı melâikeye gösterilmiştir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
عَرَضَهُمْ Müşterilere gösterilmek üzere kumaş toplarının açılıp arz edildiği gibi, eşyanın envâı da bast edilerek enzar-ı melâikeye gösterilmiştir. Bu tâbirden şöyle bir işaret çıkıyor ki: Mevcudat, müdrik ve âlimin malıdır. İlimle alır, isimle ahzeder, suretlerinin temessülüyle temellük eder."
Burada Hz. Âdem (as)’in hilafete liyakatini göstermenin ve meleklere olan rüçhaniyetini tescil ettirmenin yolunun ilim ve idrak üstünlüğü ile olacağını ifade ediyor. Mevcudatı her yönüyle kim iyi bilip idrak ederse, mevcudata halife olmak da onun hakkıdır...
Mevcudata olan halifeliği ve reisliği ilim ile alır, isimlerini tek tek söylemekle vukufiyetini gösterir ve suretlerini göstermekle de sahiplenir. Eşyanın suretlerini göstermek tarzı, bir resm-i geçit gibi olmuş ve levhalar ise yani eşyanın manzaraları ise levh-i a'lâdan, yani kader levhalarından alınmıştır. Bu manaya da aşağıdaki ibareler işaret eder.
“Müşterilere gösterilmek üzere kumaş toplarının açılıp arz edildiği gibi, eşyanın envâı da bast edilerek enzar-ı melâikeye gösterilmiştir.”
Adeta meleklerin insanın hilafetine olan küçük itirazına karşılık, Allah insana gövde gösterisi yaptırmış ve tam ilzam ettirmiştir. İşte, sualdeki ibareler bu manaya işaret eden ibarelerdir.
هُمْ müzekker ve âkıllar cemaatinden kinayedir. Burada müzekkerin müennese ve âkılın gayr-ı âkıla tağlib ve teşmiliyle, mecazen envâ-ı eşyaya ircâ edilmiştir. Bu itibarla, هُمْ kelimesinde bir mecaz, iki tağlib vardır. Bu mecaz ile o tağlibleri icbar eden esbab, عَرَضَ kelimesinin işaret ettiği üslûptur. Çünkü melâikeye envâ-ı eşyanın arzı, mânevî bir resm-i geçit manzarasını andırıyor. Malûm ya, resm-i geçitleri yapan, müzekker ve âkıl insanlardır. Bunun için, burada iki tağlibe ve dolayısıyla bir mecaza mecburiyet hasıl olmuştur."(1)
“Hum” lafzında işaret edilen husus, bütün eşya aynı müzekker (erkek) ve akıllı bir şahsiyet ve bir cemaat gibi meleklerin huzurunda resmî bir geçit yapmışlardır. Resmî geçit yapıp nümayişane hareket etmek erkek ve akıl sahibi olan insanlara veya şuurlu mahlûklara has bir durumdur. Hâlbuki bu lafız bütün şuursuz ve cansız varlıkları ifade ediyor ve buna da tağlib sanatı deniliyor.
Yani bir cemaat ya da topluluk içindeki güçlü ve galip bir tarafın ismi ile anılır ya da öyle tesmiye edilir. Resm-i geçit yapan bir cemaat içinde insan ve cin unsuru keyfiyet bakımından sair mahlûkata üstün geldiği için, hitap da onların adına ve onların tarzı ile oluyor demektir. Yani bir mecazdan maksat, cansızların canlı, şuursuzların şuurlu olarak takdim edilmesi, iki tağlib ise, insan ve cinlerin mahlûkata takdim edilmesidir.
"عَلٰى arz edilenin levh-i a’lâda nakşedilen sûretler olduğuna işarettir."
Burada ifade edilen "Levh-i a’la" tabiri, istisnasız her şeyin kayıtlı ve yazılı olduğu "Levh-i Mahfuz"dur.
Levh-i Mahfuz, Allah’ın ilmine bir unvan ve bir temsil olduğu için, en âlâ bir kayıt yeridir. Hatta bazı rivayetlerde ilk yaratılan âlemin Levh-i Mahfuz âlemi olduğu ifade edilir. Bu sebeple Levh-i Mahfuz hem ihata bakımından hem yaratılış bakımından hem de Allah’ın ezelî ilmine bir unvan olma bakımından, en âlâ ve yüce bir makama sahiptir.
(1) bk. İşârâtü'l-İ'câz, Bakara Sûresi, 31-33. Ayetlerin Tefsiri
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
suretlerinin temessülüyle temellük eder."CUMLESİNİ BİRAZ DAHA açar mısınız
Mevcudata olan halifeliği ve reisliği ilim ile alır, isimlerini tek tek söylemekle vukufiyetini gösterir ve suretlerini göstermekle de sahiplenir. Eşyanın suretlerini göstermek tarzı bir resmi geçit gibi olmuş ve levhalar ise yani eşyanın görüntüleri ise levh-i a'lâdan, yani kader levhalarından alınmıştır. Bu manaya da aşağıdaki ibareler işaret eder.