"Mütemerrid bir fâsıkın fıskı, arzın muvazene-i mâneviyesinin bozulmasına vesile olabilir." Bu nasıl olabilir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Binaenaleyh, bir makinenin dişleri arasına küçük birşey düşerse, makine müteessir olur, belki faaliyeti de durur. Veya faraza iki dağ bir teraziyle tartılırken, terazi muvazi olduğu vakit bir gözüne bir ceviz ilâve edilirse, müvazenesi bozulur. Dünyanın da manevî nizam makinesi böyledir. Mütemerrid bir fâsıkın fıskı, arzın muvazene-i mâneviyesinin bozulmasına vesile olabilir."

Terazi ve makine misali, zaten meseleyi yeterince izah ediyor.

Allah’ın sonsuz kudretiyle, her şeyi son derece kolay yarattığına mahlûkat âleminden farazî bir misâl veriliyor:

Meselâ: Hakikî ve hassas ve çok büyük bir mizan bulunsa; iki gözünde iki güneş veya iki yıldız veya iki dağ veya iki yumurta veya iki zerre herhangisi bulunursa bulunsun, sarf olunacak aynı kuvvet ile o hassas azim terazinin bir gözü göğe, biri zemine inebilir.”(20. Mektub)

Sarf olunacak aynı kuvvetle, güneş de göğe çıkarılabiliyor, zerre de. İkisi arasında bir kolaylık veya zorluk farkı olmuyor.

Bu misâlin hakikate tatbiki şöyledir:

Muvazene kelimesi “imkân”ın tarifiyle alâkalıdır. İmkân, “iki tarafı müsavi olan, yani yokluğu ile varlığı eşit olan” şeklinde tarif ediliyor. Allah’ın varlığı zâtındandır, olması vacibtir, olmaması muhaldir; ezelîdir ve ebedîdir. Mahlûkatın ise varlıkları mümkündür, varlıkları zâtlarından değildir, yoklukta kalmaları ile varlık sahasına geçmeleri müsavidir. Vacib olan Allah’ın iradesiyle bu mümkünler var edilirler. Yani, İlâhî irade ile varlık kefesi ağır basar ve yokluk ortadan kalkar.

Dünya gibi âhiret de mümkün sınıfına girer; onun da olması ile olmaması müsavidir. Cenâb-ı Hak, âhiretin varlığını irade ettiği için varlığı yokluğuna galip gelmiş ve âhiret yaratılmıştır.

Bir çiçekle bir bahar, bir insanla bütün insanlar, bir atomla bir sistem, bir cevizle bir güneş “mümkün” olmakta eşittirler. Hepsi vacib olmaktan aynı derecede uzaktırlar. Vacib olan Allah’ın irade ve kudretinin taallukunda da bu mümkünler arasında hiçbir fark yoktur. Dilediğinde her mümkünü aynı kolaylıkla varlık sahasına çıkarabilir.

Bir fabrikaki büyük bir makinenin dişlerinin arasına küçücük bir vida ya da cıvata düşse, makine çalışmaz, durur, fabrika bir iş yapamaz. Küçücük bir civata ya da dişli nelere mal oluyor görüyoruz.

Allah dünyayı da böyle birbiri ile alakalı ve bağlantılı manevî bir fabrika şeklinde tanzim etmiştir. Dünyanın yaratılış sebebi ise, iman ve ibadettir. Şayet insanlar iman ve ibadeti terk eder, küfür ve fısk civatalarını dünya fabrikasının dişlileri arasına atarsa, o zaman dünya fabrikası müteessir olur. Müteessir oluşunu da deprem, sel, kuraklık, fırtına vesaire gibi felaketler ile ifade eder.

Bir şey maksadının dışına çıkarsa, bozulmaya, yok olmaya ya da zarar görmeye müstahak olur. Dünya fabrikasının gayesi de iman ve ibadet ile mükellef olan insanlara beşiklik ve hanelik etmektir. Şayet insanlar yaratılış gayesi olan iman ve ibadeti terk edip küfür ve günaha bulanılarsa, o zaman büyük belaları çağırırlar hatta kıyametin kopmasına sebep olurlar.

Dünyanın manevî nizamının bozulmasına başta küfür ve şirk olmak üzere, zulüm, içki, kumar, zina, cinayet, faiz, hırsızlık, rüşvet, israf ve yalancı şahitlik gibi çirkin günahların insanlar arasında yaygınlaşması sebep olur ve oluyor...

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 1.650
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...