"Akılları mârifetullaha, zekâları ilme küs olduğu gibi, akrabalara ve mü’minlere dahi dargın olup, gidip gelmiyorlar." Ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
İnsanın en mühim iki latifesi akıl ve kalbtir. Bunların işleyiş ve vazifeleri birbirinden farklılık arz eder.
Aklın mantıkî kaziyeler ve ispat tarzı ile elde ettiği şeylere ilim denir. Kalbin nurlanması ve inkişafı ile elde ettiği hakikatlere de marifet denir. Yani ilim aklın, marifet de kalbin meyvesidir.
Burada akıl marifetle alakalı olarak kullanılmış; zekâ da diğer ilimler ile irtibatlandırılmıştır. Yani akıl; kalbin nurlanmasından gelen marifet ilmine bakar, zekâ da dinî, aklî ve mantıkî ilimlere bakar. Bunların dışında bir de fen ve müsbet ilimler vardır. Bu ilimlerde her insan çok yüksek derecelere ulaşabilir, ama marifet ve ilimlerde çok cahil olabilir. Mesela dünya çapında meşhur bir fizikçi veya bir hekim marifet ve ilimde çok geri ve cahil olabilir.
Burada zekâ, daha çok din ilimlerinden, ilm-i kelam ve mantığa bakar. Akıl da kalbin nurlanmasından hâsıl olan marifet ilmine bakar.
Ne kendisini ne de kâinattaki harika eserleri okumayan, yaratıcının sonsuz kudretini, mutlak iradesini, nihayetsiz fiillerini düşünmeyen akılda hiç bir hayır yoktur. İman, marifet, ubudiyet, tefekkür, zikir ve dua gibi ulvi hasletlerden mahrum olanlar, eşyanın hakikatini bilmeyenler, mesleğinin zirvesine çıksalar da, fen ve teknik adına birçok eser ortaya koysalar da yine de cehalet karanlığından kurtulamazlar. Onlar mesleklerinin faydasını sadece dünyada görürler, o kadar.
Sadece fizik, kimya ve matematik gibi ilimler insana bir fazilet kazandırmaz.
"Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder." (Münazarat)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü