26-27. âyetin tefsiri
İçerikler
-
"Cenâb-ı Hak, kullarını irşad ve ikaz etmek üzere, sivrisinek gibi hakîr, kıymetsiz bir hayvanla veya bir mahlûkla misal getirmeyi, kâfirlerin keyfi için terk etmez..." Buradaki sivrisinek örneği nedir?
-
"Eşcar kalem, denizler mürekkep olsa, o kelimatı yazıp bitiremezler." Bu ifadeyi nasıl anlayabiliriz?
-
"Her şeyde O'nun varlığını, birliğini gösteren bir alâmet vardır." beytinin kaynağı nedir, müellifine "kudsi şair" denilmesinin hikmeti ne olabilir?
-
"Demek hakikatte قَبْلَ اَنْ تَنْفَدَ كَلِماَتُ رَبِّى وَلَوْ جِئْنَا بِمِثْلِهِ مَدَداً âyetinin ifade ettiği mânâda hiçbir cihetle mübalâğa, müzayede yoktur, belki tenakus vardır." izah; "tenakus" ifadesi ayet için kullanılmamalı gibi...
-
"Beşer, ancak alışmış olduğu terazisinin dilinden anlar, bu fennî terazilerin dilinden anlamaz." İzah eder misiniz, “fenni terazi” derken ne kastediliyor?
-
"Sivrisineğin yaratılışı, sanatça filin hilkatinden dun değildir. Kelam sıfatı da aynen kudret sıfatı gibidir. Bir çocukla konuşup söz anlatmak, bir feylesofla konuşmaktan aşağı değildir." İzah eder misiniz?
-
"Bir çocukla konuşup söz anlatmak, bir feylesofla konuşmaktan aşağı değildir." Üstadımız, bu cümlede filozofu mu aşağılıyor yoksa çocuğu mu yüceltiyor; biraz açar mısınız?
-
"Kelamını, yani Kur’an’ını da resul olarak o âlem-i efale gönderdi." Kur'an için Resul kelimesi kullanılmasının hikmeti ne olabilir?
-
"Her kim inâyet-i ezeliye ile rububiyet-i İlâhiyeyi göz önüne getirip Allah cânibinden kudretin azameti altında bakarsa..." Devamıyla açar mısınız?
-
"Allah’ın sun’una, ef’âline, kelâmına, temsilâtına, üslûplarına, inâyet ve rububiyetini mülâhaza etmekle beraber, Allah’ın cânibinden bakmak lâzımdır." cümlesini izah eder misiniz?
-
"Eğer mümkinat cihetinden cüz´i fikriyle, müşteri nazarıyla bakarsa, zaif bir vehim bile onun nazarında bir dağ gibi olur." cümlesinde, müşteri nazarıyla kelimesi ile ne denilmek isteniyor?
-
"Fakat Kur’ân-ı Kerim, usul ittihaz ettiği îcaz ve ihtisara binaen, temsilâtın âkıbetini, yani temsilâta terettüp eden dalâlet ve hidayeti, ille-i gaiye menzilesinde göstermiştir." İzah eder misiniz?
-
"O temsilâtı nûr-u iman ile tefekkür edenin nûr-u imanı inkişaf eder, kuvvet bulur. Küfür zulmetiyle ve tenkit hırsıyla bakanın da, zulmeti ziyadeleşir ve gözü kör olur. Çünkü nazarîdir, bedîhi değildir." izah eder misiniz?
-
"Eğer teklif olmasaydı, ruhlardaki o tohumlar neşv ü nema bulamazdı." Cennette kalsaydık "kemalât-ı vicdaniye ve ahlâk-ı hasene" nasıl yok olurdu, örneklerle açıklar mısınız?
-
"Fakat insanların bir kısmı, arzu ve ihtiyarıyla teklifi kabul etmiştir." cümlesini açıklayıp örnek verir misiniz?
-
"Amma insanların büyük bir kısmı, ihtiyarı ile küfrü kabul ve tekâlif-i İlahiyeyi reddetmişlerse de teklifin bazı nevilerinden süzülen terbiyevî, ahlâkî vesaire güzel şeyleri aldıklarından, teklifin o nevilerini zımnen ve ızdıraren kabul etmiş..." İzah?
-
"Yüksek hissiyat ile güzel ahlâkın neşvüneması, ancak mücahede ve içtihadla olur." Buradaki "içtihat ve mücahede" ile birlikte açar mısınız?
-
"Ve bir hükûmet, mücahede ettikçe cesareti artar, terkettiği zaman cesareti azalır ve binnetice cesaret de, hükûmet de söner, mahvolur." Hükümet ile ilişkisi nasıldır bu konunun?
-
"Hidayetin tekâmülüne dalâlet yardım ettiği gibi, imanın tekâmülüne de küfür yardım eder." cümlesini nasıl anlamalıyız?
-
“Evet, ifrat veya tefrit, delillere karşı bir isyandır. Yani sahife-i âlemde yaratılan delail, uhûd-u İlahiye hükmündedir…” devamıyla birlikte izah edebilir misiniz? İfrat veye tefrit neden delillere karşı isyan oluyor?
-
"Sahife-i âlemde yaratılan delâil, uhûd-u İlâhiye hükmündedir." cümlesini izah eder misiniz? Elest bezminde verdiğimiz söz ile buranın bağlantısı var mı?
-
Onların bu sözlerine müşakelet ve müşabehet nokta-i nazarından اَنْ يَضْرِبَ yerinde مِنَ الْمَثَلِ الْحَقِيرِ denilmesi, müşabeheti saklamak için daha münasib olurdu, cümlesini açıklar mısınız?
-
"Yahut اَنْ يَضْرِبَ ile paranın darbına ima edilmiştir." cümlesini izah eder misiniz?
-
Daha kısa ve muhtasar olan "darbun" masdarı üzerine "enyedribe"nin fiil sigasıyla tercihan zikredilmesi, itirazlarının menşei bizzat temsil olmayıp,.. diye devam eden cümleleri izah eder misiniz?
-
"Temsilin hâsiyeti olan aklî bir şeyi hissî bir şeyle ve aslı olmayan mevhum bir şeyi muhakkak ve mevcut olan birşeyle ve gaip olan bir şeyi, hâzır bir şeyle tasvir etmektir." cümlesini açar mısınız?
-
"Meselendeki tenkirden anlaşılır ki, burada medar-ı nazar, bizzât meselin zâtıdır, sıfatları değildir. Sıfatları ise makamın iktizasına veya mümessel-i lehin haline havale edilmiştir." cümlesini açıklar mısınız?
-
"Çünkü yalnız ayıplardan selâmet, kemâle delil olamaz." cümlesini izah edip, geçtiği yerle bağlantısını açar mısınız?
-
"Fıskla kabuklarından çıktılar." Ne demektir?
-
"Cenab-ı Hakk'ın ahdi meşiet, hikmet, inayet'in ipleriyle örülmüş nûranî bir şerittir ki; ezelden ebede kadar uzanmıştır." İzah eder misiniz, buradaki ahit "kalubela" mıdır, bu ahdi nasıl bozuyoruz?
-
"Diğeri, emr-i tekvînîdir ki, fıtrî kanunlarla âdetullahın tazammun ettiği emirlerdir. Meselâ, ilmin i’tâsı, mânen ameli emrediyor; zekânın i’tâsı, ilmi emrediyor; istidadın bulunması, zekâyı; aklın verilmesi,.." İzahı?
-
"İlmin i'tası, manen ameli emrediyor; zekânın i'tası, ilmi emrediyor; istidadın bulunması, zekâyı; aklın verilmesi, marifetullahı; kudretin verilmesi, çalışmayı; cesaretin verilmesi, cihadı manen ve tekvinen emrediyor." İzah eder misiniz?
-
"İşte o fasıklar, bu gibi şeylerin arasında şer'an ve tekvinen tesis edilen muvasala hattını kesiyorlar. Mesela akılları marifetullaha, zekaları ilme küs olduğu gibi..." akıl ile zeka arasında nasıl bir fark var, ilimle küs ifadesini nasıl anlamalıyız?
-
"Kalbinde bir ihtilâl, bir fenalık hissi uyanırsa; yüksek hissiyatı, kemalâtı sukut etmeye başlar; kalbinde tahribata, fenalığa bir meyil, bir zevk peyda olur." cümlesini izah eder misiniz?
-
"Madem ki arzda nizam var; muvazene de olmalıdır. Hattâ nizam, muvazeneye tâbidir." Buradaki "nizamın müvazeneye tabi olmasını" izah eder misiniz?
-
"Veya farazâ iki dağ bir teraziyle tartılır iken, terazi müvazi olduğu vakit bir gözüne bir ceviz ilâve edilirse müvazenesi bozulur... Mütemerrid bir fâsıkın fıskı, Arz'ın müvazene-i maneviyesinin bozulmasına vesile olabilir." Bu nasıl olabilir?