"Her kim inâyet-i ezeliye ile rububiyet-i İlâhiyeyi göz önüne getirip Allah cânibinden kudretin azameti altında bakarsa..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Her kim inâyet-i ezeliye ile rububiyet-i İlâhiyeyi göz önüne getirip Allah cânibinden kudretin azameti altında bakarsa, بَعُوضَةً ve emsaliyle getirilen temsillerin belâgat kanunlarına muvafık ve Cenâb-ı Haktan hak olduğunu tasdik eder. Fakat her kim nefsinin emri altında mümkinatı nazara alarak bakarsa, şüphesiz vehimler onu havalandırır, dalâletin bataklığına atar."
"Bu iki taife insanların misli, şöyle iki şahsın misline benzer ki: Onlardan birisi yukarıya, diğeri aşağıya gider. Her ikisi de pek çok su arklarını görürler. Yukarıya giden şahıs, doğru çeşmenin başına gider, suyun menbaını bulur; tatlı, temiz bir su olduğunu anlar. Sonra o çeşmeden teşaub edip dağılan bütün arkların temiz ve tatlı olduklarına hükmeder ve hangi arka tesadüf ederse, tatlı ve temiz olduğunda tereddüt etmez. İşte bu itibarla, kendisine vehimler tasallut etmezler. Aşağıya giden öteki şahıs ise, arklara bakar, suyun menbaını göremediğinden, her rastgeldiği ark suyunun tatlı olup olmadığını anlamak için delilleri, emareleri aramaya mecbur olur. Bundan dolayı vehimlere maruz kalır. Ednâ bir vehim, o kafasızı yoldan çıkarır."
"Yahut o iki taifenin misali, ellerinde bir âyine bulunan iki şahsın misaline benzer ki, birisi âyinenin şeffaf yüzüne bakar, içinde kendisini gördüğü gibi çok şeyleri de görebilir. Öteki adam ise, âyinenin renkli yüzüne bakar, bir şey anlayamaz."(1)
Allah’ı sonsuz sıfatları ile tanıyan bir adam temsildeki su kaynağını bulup, tanıyan adam gibidir. Böyle bir adam, kâinatta her şeyi Allah’a vermekte zorlanmaz ve bu hususta hiç bir vehme maruz kalmaz.
Meselâ, Allah’ın sonsuz kudret sahibi olduğunu bilen bir adam, insanın ikinci dirilişi hususunda; "Acaba -hâşâ- Allah ikinci dirilişi yapabilir mi?" diye bir endişeye düşmez ve vehme kapılmaz. Çünkü insanın ikinci dirilişi sonsuz bir kudret için sıradan ve basit bir hâdisedir. Hem Allah’ın sonsuz kudret sahibi olduğuna inanıp hem de “acaba Allah ikinci dirilişi yapabilir mi?” demek kendi içinde muvazenesiz ve çok ahmakça düşüncedir.
Kısacası Allah’ı sonsuz isim ve sıfatları ile sağlam bir şekilde tanıyan bir adam için vehim, vesvese, şüphe, inkâr gibi durumlar asla olmaz.
Ama Allah’ı bu şekilde tanımayan bir adam için her sebep ve her hâdise bir şüphe ve vehim kaynağı haline gelir. Bu da suyu arklar ile tanımaya çalışan adamın durumu gibidir ki; her bir arkta şüphe ve vehme maruz kalır.
Mesela, Allah’ı sıfatları ile iyi tanımayanların insanın ikinci dirilişinden şüphe etmesi kaçınılmazdır. Ki imanı zayıf aklına itimad eden İbn-i Sina’nın "İkinci dirilişe iman ederiz, ama aklın bunu kabullenmesi mümkün değildir." demesi buna güzel bir misaldir.
Önce Allah’ı tanıyıp sonra hâdiselere bakmak en sağlam ve en güvenilir yoldur. Önce hâdiselere bakıp sonra Allah’ı tanımaya çalışmak ise riskli ve çürük bir yoldur. Birincisinde şüphe ve vehme yer yokken, ikincisinde şüphe ve vehim boldur.
İnsanoğlu kendi iradesiyle, uyumaktan ve uyanmaktan bile aciz olduğunu unutuyor ve "Ben nasıl dirileceğim?" diye saçma bir sual soruyor, cevabını bulamayınca da şüpheye düşebiliyor. Bir âyet-i kerîmede bu uyuma ve uyanma hâdisesi ehemmiyetle nazara verilerek, yeniden dirilme noktasında insanlara büyük bir irşad kapısı açılır: “O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan) ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da tayin edilmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir (uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir.” (En’âm Suresi, 6/60)
Bir başka âyet-i kerîme: “Siz cansız iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda O’na döndürüleceksiniz.” (Bakara Suresi, 2/28)
“Cansız iken” ifadesi için “henüz yok iken”, “bedeniniz elementler âleminde iken”, “ana rahminde henüz bedeninize ruh üflenmemişken” şeklinde mânalar verilmiştir.
Aynı hakikati ders veren iki âyet-i kerîme:
“De ki size Allah hayat veriyor, sonra sizi o öldürür, sonra da sizi kıyamet gününe toplayacak ve lâkin insanların çoğu bilmezler.” (Casiye Suresi, 45/26)
"Halkı önce yaratan, sonra iade edecek olan O’dur." (Rum Suresi, 30/27)
Bazı ayetlerde de insanın haşirde yeniden ihyası, kışın bir nevi ölen yeryüzünün bahar mevsiminde canlanmasına benzetilir.
"Ölümünden sonra yeryüzünü O diriltir. Siz de kabirlerinizden böyle çıkarılacaksınız." (Rum Suresi, 30/19)
Koca zemin yüzünü kolayca öldüren ve yeniden dirilten bir kudretin, bu küçük insanı nasıl dirilteceği elbette sorulamaz.
(1) bk. İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi 26-27. Ayetlerin Tefsiri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü