"Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek ne derece hakikî bir vazife-i insaniye!" Bu ifadeye göre, dünya işleri hakiki olmayan vazife midir?
Değerli Kardeşimiz;
İnsan dünyaya iman, marifet ve ubudiyet için gönderilmiştir; asıl vazifesini ihmal etmemeli, dünyayı gaye edinmemelidir. Dünya işleri de ahiret hesabına olduğu sürece iyidir, aksi takdirde asıl vazifeyi terk etmektir. Dünya işlerinin geçici bir meşgale olduğu unutulmamalıdır. Allah dileseydi, nimetlerini vasıtasız olarak da ihsan ederdi.
Eğer dünya işleri insana kulluk vazifesini unutturuyorsa, o zaman bu işler onun düşmanı olurlar. Ama dünyalık işler kulluk vazifesine bir engel teşkil etmiyorsa, onların tümü de ibadet hükmüne geçer.
Mesela, bir inşaat işçisi günlük çalışması içinde vakit namazlarını kılıyorsa, inşaattaki bütün çalışma ve gayretleri ibadet olur ve ahiret hesabına yazılır.
İslam dini kimseye muhtaç olmamak için çalışmayı, zengin olup zekât vermeyi teşvik eder. Dünya işleri ile kulluk vazifesini birlikte ifa etmek lazım. Ne dünya için ahiret ihmal edilmeli ne de ahiret için dünya terk edilmelidir. Kulluk vazifesinin ihmal edilmesi ve ibadetlerin aksatılması durumunda, sadece dünyaya çalışmak ibadet yerine geçmez.
Netice-i hilkat: Yaratılışının gayesi, sebebi ve neticesi demektir. Mesela, Güneş’in netice-i hilkati, ubudiyet edilen bu dünyaya ısı vermek ve aydınlatmaktır. Bal arısının netice-i hilkati ise, ibadet edilen bu ortmda bal yapmaktır. Çünkü ibadet tümden kesildiği zaman kıyamet kopacak ve bunların vazifeleri de duaracaktır.
Canlı ve cansız, bütün mahlûkatın yaratılış gayesi ve netice-i hilkati vardır.
“Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk (ibadet) etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 51/56)
fermanıyla Rabbimiz cinlerin ve insanların niçin yaratıldıklarını ifade buyurmuştur.
Bulutların netice-i hilkati yağmur, ipek böceğinin netice-i hilkati ipek, ağaçların netice-i hilkati meyve olduğu gibi, insanın netice-i hilkati de iman, marifet, ubudiyet, dua, zikir ve tefekkürdür.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"Eğer dünya işleri insana kulluk vazifesini unutturuyorsa, o zaman bu işler onun düşmanı olurlar."
Her zaman değil, bazen küçük çocuğumla(4-5 yaşlarında) ilgilenmek öyle bir dereceye geliyorki, namaz kılamıyorum. Hayır baba diyor, benimle ilgileneceksin diyor.Farzından kılmaya çalışıyorum bu durumda. Ama bazen bunda dahi zorlandığım oluyor.Bu durumda isteyerek olmadan da olsa kılamazsak vebali, günahı bizden düşer mi?kaza namazı affa vesile olur mu?
"Ve iyi bilin ki mallarınız, evlâdlarınız bir fitneden (imtihan) ıbarettir, Allah yanında ise azîm ecirler vardır" Enfal, 28 şayet çocuğumuz ya da başka bir sebep namazımıza engel oluyorsa bu fitnedir veballidir bunun kazası olmaz. Yani insanın evladı ile meşgul olmaktan namazı ihmal etmesi akıl alır gibi değil. Bu meşguliyette bir sorun var demektir ayrıca o çocuğa namazın terk edilemez olduğunu öğretmek ve göstermek gerekir.
Namaz; uyuyakalmak, unutmak ve baş ile de olsa îma ile kılamayacak kadar hasta olmak gibi meşru bir mazeret bulunmadıkça kazaya bırakılamaz. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Biriniz uyuyakalır veya unutur da bir namazı vaktinde kılamaz ise onu hatırladığı vakit kılsın.” (Müslim, Mesâcid, 316 [684]; bkz.
AVM'de de bazen alışveriş vs'den ailelerin alışverişe dalmasından namaz tehlikeye giriyor. O zaman bu da fitne oluyor. Bazen AVM ortamında mescit olmaması daha da zorluyor. Ama bu durumda namazı terk etmek de vebal o zaman. Namaz kılabilmek için şartları sonuna kadar zorlamalıyız.
Allah sizden razı olsun.
Diyanet işleri başkanlığına aynı soruyu yakın zamanda attım.
Cevabı sizinle bire bir aynı.
Sizi tebrik ederim. İyiki varsınız.
Amacım sizi sınamak değil.
Sadece iki cevaptan ortak sonucu alıyorum.
Size resmen hayran hayran baktım Muaz abi.
Allah sizi ve bizi doğru yoldan ayırmasın.
Allah hizmetinizi kıyamete kadar sürdürsün.
Sizin hizmetiniz lafta değil.
Sadece doğruları söylüyorsunuz.